otuz sekiz

494 36 34
                                    



"İnsan kendi savaşını taşır hep içinde. Kendi adaletini yerine getirirken kazanan da kaybeden de yine kendisidir."

Jerzy Kosinski

____________

Üzerinden neredeyse bir hafta geçmiş olmasına rağmen aklım hala Namjoon Hyung ile yaptığım son görüşmede olanlardaydı.

Taehyung'un bana hiç bahsetmediği abisi ile böyle tanışmak... Düşündükçe delirecek gibi oluyordum.

En başında artık Namjoon Hyung'a güvenilir bir liman gözüyle baktığım o günleri bir rafa kaldırmıştım. Aslında ona o kadar alışmış, o kadar açılmıştım ki son günlerde neredeyse ona Taehyung'dan bile söz edecektim. Böyle bir şeyi yaptığımı şuan hayal bile edemiyordum.

Taehyung'un kendisinden bahsetme işini bir kenara koyarsak, artık kendi duygularımı da dürüstçe dile getiremeyecektim. Çünkü bunların çoğunun kaynağı ya da sebebi Taehyung'du.

Komadayken bile Taehyung ile ilgili rüyalar görmüş, uyanır uyanmaz ilk onu yanımda aramıştım. Gerçeği öğrendiğimde düşündüğüm yine ilk o olmuştu. Sonrasında rüyaların gerçekliğini ve var olduğunu kabullensem de Taehyung'u ve onunla zihnimde yaşadıklarımızın bir rüya olduğunu bir türlü kabullenemiyordum. Tuttuğum defterin sebebi de buydu.

Her şey, her yol ona çıkıyordu. Rüyalarımdan bahsedersem ondan da bahsetmek zorundaydım, duygularımdan bahsedersem de öyle ve yaptıklarımdan. Her şeyin arkasındaki en büyük neden her zaman için Taehyung'du.

Ona tüm varlığımla teslim olmuş adamın biriydim.

"Dalgınsın. Yanılıyor muyum?" Konuşan Jimin'di.

"Yok, düşünüyordum sadece." Daha fazla ne şekilde cevap verebileceğimi bilemez bir şekilde başımı sallayarak geçiştirmek istedim.

Bu gerçeği öğrenmek neyse ama bunu birisiyle paylaşamamak... İşte benim canımı en çok sıkan bir diğer konu da buydu.

Aynı anda içimde hem öğrendikleriyle baş etmeye çalışan, hem yardım çığlıkları atan hem de Taehyung'u düşünmekten kendini alamayan birden fazla ses ve his vardı.

Bu yüzden evet, dalgındım. Ama bunu Jimin'e söyleyemeyecek kadar da karmaşık hale gelmişti her şey.

"Ne düşünüyordun?"

"Namjoon Hyung'u önceden tanıyor muydun?" Patavatsız bir tavırla sorduğum sorudan pişman olsam da cevabı bilmem gerekiyordu.

"Keşke ama hayır. Nerden çıktı bu şimdi?" Jimin hafifçe gülümsedi.

"Bilmem, merak ettim. Hatırlamıyor olabilir miyim diye..." O kadar saçma bir bahane ile sıyrılmaya çalışıyordum ki sorduğum sorunun hesabını vermekten Jimin bunu anlamazsa kendimi oldukça şanslı sayacaktım.

"Anlıyorum. Ama hayır, merak etme bence artık birçok şeyi hatırlıyorsun. Kendine yüklenme."

Evet, şanslıydım. İlk defa benim hakkımdaki endişeleri benim işime yaramıştı ve konuyu daha fazla uzatmadan kapatmıştık. Ben de sohbeti daha fazla uzatmamak adına daha fazla konuşmadan işimin başına döndüm.

Haftalar sonra yeniden en başa dönmüş gibi hissediyordum. Zihnimde kalabalık sesler ve etrafımda bu sesleri tarafsızca dinleyebilecek hiç kimse ile kalakalmıştım.

Belki de benim cezam da buydu; yeniden hatırladıklarımla ve öğrendiklerimle başa çıkmaya çalışırken kalabalık bir yalnızlığın ortasında olmak.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 30, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Daydream : TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin