yirmi yedi

371 42 57
                                    



-

İnsanın bazen asla yapamam dediği şeyler olur. Ama bunları söylerken farkında olmadığı ya da göz ardı ettiği bir şey vardır; her şeyin küçük bile olsa bir ihtimale sahip olduğu ve hiçbir şey için asla dememesi gerektiğidir.

İnsanlar çoğunlukla doğru an olmadığı için, doğru sebebi ya da gerekli teşviği bulamadığı için asla der. "Asla yapmam, olmaz, mümkün değil, asla bunu yapamam..." gibi bir sürü şey söylenir. Çoğunun sonunda da yanılan yine ve yeniden kendisi olur.

Benim için de durum böyle olmuştu. Taehyung'a, özellikle de bu eve bir daha asla gelmem demiştim, o istemediği sürece ona gitmem. Asla... Ama şimdi durum benim için bambaşkaydı. Bu evdeydim çünkü Taehyung, tek kıymetli hediyemi de elimden almak istemişti hem de hiçbir geçerli sebebi olmadan, benim ne hissedeceğimi hiç düşünmeden.

İşte benim doğru sebebim, doğru anım, belki de teşviğim bu olmuştu ve dün asla yapmam diyeceğim şeyi bugün kendi hür irademle yapmıştım. Taehyung'un evinde, onun koltuğunda uzanıyordum.

Kendime geldiğimi hissettiğim an hemen gözlerimi açmadım. Bir süre öylece bekledim. Neyi beklediğimi bilmiyordum bir his, bir ses, bir koku belki de... Kısa bekleyişimin sonunda burnuma gelen koku beni önce rahatlatsa da sonrasında gerçek bir gerginliğin içerisine çekilmiştim. Taehyung'un kokusuydu bu, nerede olsa tanırdım.

Eğilip üzerime örttüğü ince örtüyü düzeltirken gelmişti burnuma çilek bahçelerini kıskandıran o tatlı ve ferah kokusu. Bir anda belini kavrayıp onu kollarımın arasına almak istesem de durdum. Çünkü kızgındım ve biliyordum ki o da öyleydi.

Bir süre daha gözlerim kapalı bekledim çünkü gözlerimi açtığımda ne diyeceğimi, söylemek istediklerimi nasıl dile getireceğimi bilemiyordum. Evet konuşmak için gelmiştim ama kapısının önünde bayılmak planlarım arasında yoktu.

İçimden kendime gülmeye başladım. Yaşadığım hayatın farkında değil miydim hala? Benim planlarım hiçbir zaman yürümezdi.

Tam da bu sırada telefon çalmaya başladı. Çalan telefonun sesi beni düşüncelerimden çekip almayı başarırken aynı anda Taehyung da başucumdaki koltuğun üzerindeki telefonu almak için hızlıca hareket etmişti. Rüzgarı bile başımı tekrar döndürmeye yetmişti.

O an nefes alış verişim ağırlaştı. Telefonu alıp uzaklaşacağını düşündüğüm için tamamen konuşmayı duymaya odaklanmıştım ama yer değiştirmedi. Derin bir nefes alıp telefonu açtı. Odada bir aşağı bir yukarı yürürken konuşmaya başladı.

"Alo"

...

"Ah, evet öyle oldu. Ben de böyle bir aksilik yaşanacağını tahmin etmiyordum, inan bana."

...

"Üzgünüm Dooyoon, bu akşam olmayacak gibi görünüyor."

...

"Hayır hayır seninle ilgili değil, elbette yemeğe gelmeyi istiyordum ama mesajda da dedim ya onu bu halde bırakamam. Uyanmadı bile."

...

"Elbette ona kızgınım ama..." Derin bir nefes daha aldı. "Dooyoon... Bunları konuşmanın yeri ve zamanı mı emin değilim."

...

"Teşekkür ederim. Gerçekten minnettarım."

...

"Evet tamam, haber vereceğim."

O telefonu kapatıp bana doğru döndüğünde ben çoktan kalkmıştım. Az önce bir çocuk gibi gözümü açmaya korkarak yattığım koltukta şuan oturmuş onu izliyordum. Telefon konuşması içimdeki çocukça korkuları bir anda yok etmiş, o Dooyoon denen adama olan öfkemi de iyice körüklemişti.

Daydream : TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin