•Uyanalı neredeyse bir saat oluyordu. Tam bir saattir gördüğüm rüyanın etkisi ile öylece uzanmış odanın tavanını inceliyordum. Boş bir tavana bakıyor olsam da kafamın içinde dönüp duran görüntülerin hepsi gözümün önündeki duvarı bir sinema perdesine çeviriyordu adeta.
Rüyamda Taehyung'u görmüştüm. Benimle eleleydi, bir ormanın içerisine yürüyorduk. Tuhaf olan, benimle elele olmasına rağmen benim bizi uzaktan izliyor olmamdı. Koşup yetişmeye çalıştıkça görüntü uzaklaşıyor, silikleşiyordu. Koşarken bir anda ayağım büyükçe bir taşa takılmıştı. Tam o an yüzüstü yumuşak çimenlerin üzerine düşeceğimi düşünürken kendimi evimin salonunda bulmuştum. Karşımda genç bir kadın oturuyordu. Elinde bir şarap ve önünde iki kadeh duruyordu. Doldurmak için ayağa kalktığında, asla anlayamadığım bir dilde bir şeyler söylemeye başladı. Bir dil bile olmayabilirdi bu, kelimeler ağzından rastgele çıkıyor gibiydi. Tam ne dediğini anlamaya çalışırken karşımda, kadının kalktığı koltukta Taehyung'un oturmuş, hıçkırarak ağladığını gördüm. Yerimden bir hışımla kalkarak koltuğun önünde diz çöktüm. Sürekli adıyla sesleniyor, bir şeyler söylüyordum; "Taehyung. Taehyung, sevgilim bana bak, buradayım. Ağlama artık. Taehyung." Ama beni duymuyordu. En sonunda parmaklarımı gözyaşlarını silmek için yüzüne uzattım. Parmaklarıma değdiğini hissettiğim gözyaşının sıcaklığı parmak ucumdan kalbime süzülmüştü.
Taehyung hışımla kafasını kaldırdı, gözgöze geldik ve ben tam o an gözlerimde onunkilerden aldığım yaşlarla uyandım. Rüyamda bile yaşlarını silmeme izin vermemişti, rüyamda bile ona dokunduğum an çekip gitmişti. Hakediyor muydum? Fazlasıyla...
Bir sene öncesinde başıma gelenleri düşünmeye başladım. Belki de bu koma, Taehyung'a yaşattıklarımın diyetiydi. Yine de kendimi düşünmeden duramadım; eğer hayata uzun bir uyku arası vermemiş olsaydım, o gece saldırıya uğramasaydım, Taehyung'un ardından gider miydim? Kendim bile anlattıklarıma inanmazken, onu buna inandırmak ve kendimi affettirmek için peşine düşer miydim sahiden?
"Günaydın Jeon. Kahvaltı hazır. Bekliyorum."
Seokjin Hyung, başını hafif açık olan kapının aralığından uzatmış, çekingen bir ses tonuyla seslenmişti. Daha sonra hemen hızlı adımlarla mutfağa ilerlediğini duymuştum. Güzel bir uyku uyumadığına ve gece boyunca dün olanları enine boyuna düşündüğüne emindim. Çünkü o Seokjin Hyung'du, hep öyle yapardı. Hayatta değer verdiği çok az insan vardı ve belki de en çok üzerine titrediği kişi bendim. Farkında olmadan birbirimizin ailesi olmuştuk.
Oldukça küçük bir yaştayken ailem ile yollarımı ayırmıştım. Annem ile babam, birbirleriyle asla geçinemediklerinden onlarla yaşadığım hayat boyunca aile kavramı kafamda hep aynı iki kelimeye karşılık geliyordu; mesafeler ve sorunlar. Tanrı bana doğup, yanlarında büyüyebilmem için bir aile vermişti, evet; ancak ben yaşlanmak istediğim aileyi çok daha sonra, 16 yaşında o evden kaçıp Seul'e geldiğimde bulmuştum.
Babam oldukça zengin bir adamdı. Kendi babasından ona miras kalan bir şirketin sahibiydi. Birçok sektörde adını duyurmuş başarılı biriydi. Ancak baba olmak konusunda, beceriksiz ve umursamazdı. Yanlarında geçirdiğim seneler boyunca bana bir kez bile gerçek bir sevgi ile muamele etmemişti. Evin içinde beni görmezden geldiği bile olurdu.
Annem ise psikolojik sorunları olan, kendi halinde bir kadındı. Bazen yaşadığımız dünyadan koptuğunu hissederdim. Kendi kendine fısıldayarak bir şeyler anlatır, kah güler kah ağlardı. Sonra bir anda kendine gelir, karşısında beni görünce kaçıp giderdi.
Annemin ya da babamın, bir kez bile saçlarımı sevdiğini, yanaklarımı öptüğünü hatırlamıyordum. Geceleri korktuğumda, şiddetli bir fırtına penrecemi titrettiğinde veya gürültülü şimşekler çaktığında, kabus gördüğümde ya da hayali arkadaşlarım beni rahatsız ettiğinde... Çocukluğumun her bir anında, yalnızdım. Yanlarına koşup yataklarına sığınacak, öpücükleri ve dokunuşları ile beni sakinleştirip huzurla uykuya dalmamı sağlayacak, çoğunluğun sahip olduğu normal ve sevgi dolu ebeveynlerim olmadı hiç. Kısacası yaşadığım ev, bir tımarhaneden farksızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daydream : Taekook
FanfictionGeride bırakılan Jungkook için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. "Bir hayalin içinde yaşıyorum Ve şimdi beni uyandırabilecek hiçbir şey yok." • 11.04.2020