•Ellerini tuttuğum an, yaşadığım bu hayatta tutunabileceğim tek dalın o eller olduğunu hissettim. Onları bırakırsam muhtemelen bir daha asla kalkamayacak şekilde düşerdim. Bu yüzden son kez denedim.
"Gitme..." diyebildim zar zor. Cevap gelmedi. Aldığım kesik nefesin ardından yutkunarak bir kez daha tekrarladım, umutla. "Gitme... Lütfen."
Alay eder gibi kıkırdadı. Onun bu sakin ve gamsız halinin kalbimi nasıl acıyla parçaladığını bilmesini istedim. Hatta dökülen parçalarımı avuçlayabilmek, çocukça bir hevesle, belki gitmez diyerek kanayan ellerimle ona uzatarak "Bak, bak işte bunlar sen giderken oldu." diyebilmek istedim. Ama yapamazdım. Tüm bu hisleri açıklayabileceğim büyük ve etkili kelimelerim de yoktu.
Yolun sonuna gelmiş gibi hissediyordum. Az sonra kalbim patlayacak ve geriye ikimize dair hiçbir şey kalmayacak gibi...
Herkesle anlaşabilirdim, herkese her şeyi açıklayabilirdim ama ona bu anı, bu anda yaşadıklarımı asla anlatamayacaktım.
Hafif kıkırdaması kesildiği an bakışları karardı ve gözlerini diktiği boşluktan çekip, anında benimkilere sabitledi.
"Neden?" dedi dişlerinin arasından, sert ama belli belirsiz bir ses tonuyla. "Beni bir kez daha..." Yutkundu. Bir an için duraksasa da durmadı, parçalamaya devam etti. "Biraz daha aldat diye mi?" Tekrar güldü ama gözleri aydınlanmadı. İçten içe biliyordum, uzun kirpiklerinin ardındaki güzel gözleri bir daha benim için parlamayacaktı. "Hiç sanmıyorum Jungkook, hem de hiç."
"Taehyung..." Yalnızca adını söylemeye yetti nefesim. O an sesimden duyulabilecek tek güzel şeydi adı. Zaten fazlasını da dinlemek istemedi.
Ellerini benimkilerden bir hışımla çekip kurtardığında mideme bir yumruk yemiş gibi acıyla kollarımı önümde bağlayarak, dizlerimin üzerine düşmüştüm. Onun aksine ben ağlıyordum. Onun aksine ben hıçkırıklarımı tutmuyordum. Ama geçmiyordu. Ne kadar ağlarsam ağlayayım, sokağın sonunda küçülerek gözümde yiten bedenin, arkasında bıraktığı acı hafiflemiyordu. Ağladıkça gözyaşlarım büyüyordu.
Nefesim hıçkırıklarıma yetmediğinde başımı geriye atarak yenisini almaya çalıştım. Başımı kaldırdığımda karşılaştığım gökyüzü ile duraksadım. Bulutların ardından zorlukla parlayan aya dikkat kesildim.
"Ne kadar aydınlık olursan ol..." dedim sesli bir şekilde yutkundum konuşmaya devam edebilmek için, "Kara bir bulutun ışığını örtmesi yetiyor. Baktığında göremediğinden, gece, onu aydınlatanın hala ışığın olduğunu bilmiyor, engellemeye çalışan her şeye rağmen..." Hıçkırıklarımı yuttum. Bu son ağlayışım olmayacaktı biliyordum.
Bir şeyler yer değiştiriyordu sanki içimde. Şu yaşananlardan sonra her şey nasıl aynı kalabilirdi ki zaten? Ben de aynı kalmayacaktım, kalamayacaktım.
•

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daydream : Taekook
FanfictionGeride bırakılan Jungkook için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. "Bir hayalin içinde yaşıyorum Ve şimdi beni uyandırabilecek hiçbir şey yok." • 11.04.2020