size,
nasılsın diyerek başlayan telefonlarınıza
(garip, tuhaf aslında)
beyaz bembeyaz tabiatımla
''iyiyim'' diyorum.
yani aslında korkuyorum
bütün bunlar kıyamet
bütün bunlar cinnet
bütün bunlar cinayet demeye,
bir daha düzeltilemeyecek sözler
söylemeye korkuyorumBirhan Keskin
____________
Namjoon, korkarak ilerlediği kapının önünde durup delikten bakmadan önce derin bir nefes aldı. Korktuğu başına gelmişti, Taehyung kapının önündeydi.
Önce açmasam diye düşündü. Ancak hala donuk bir şekilde önünde beklediği kapı bir kez daha tıklatılınca durmadan çalan ve açmadığı kapı yüzünden Jungkook'un durumdan şüpheleneceği düşüncesi geldi aklına. Açmak zorundaydı.
"Nereden çıktın?" Kapıyı açar açmaz sorduğu yersiz soru ile kendi yüzüne bir yumruk geçirmek istedi. "Nereden çıktın mı dedin gerçekten? Adam senin kardeşin aptal Namjoon." diye geçirdi sinirle içinden.
"Geçiyordum ve sana uğramak istedim. Müsait miydin?" İçeriye doğru bir bakış attı. İkisi de hala artık sonuna kadar açık olan kapının önünde dikiliyorlardı.
"Şey.." dedi Namjoon ve biraz bekledi. Aslında bir şekilde endişesini gizlemeye çalışıyordu. "Çok da müsait sayılmam Taehyung."
"Ah evet, şey, doğru ya bazen bu ev/ofis olayını unutuyorum." Sıkıntıyla iç geçiren Taehyung daha sessiz bir şekilde devam etti sözlerine. "Seni burada beklesem?" Gözlerinde bir yorgunluk vardı. Bu yorgunluk sesine de yansımıştı. Namjoon neler olduğunu merak etse de şuan ona burada kal ya da bekle diyemezdi. Zaten bitkin görünen kardeşi Jungkook'u burada görürse daha da kötü hissederdi.
"Özel... Özel bir görüşmedeyim." deyiverdi Namjoon bir anda. Sözcükler ağzından çıktığı an pişman olmuştu ama Taehyung'u bu kapıdan döndürecek başka bir yalanı da yoktu. Bu nedenle kardeşine bir kez daha ve içinden "Son olsun..." diye söz vererek yalan söyledi.
"Ah... Anlıyorum. O halde işin bittiğinde ya da görüşmen, randevun her neyse, beni arar mısın? Konuşmaya ihtiyacım var." Taehyung'un son sözleri dudaklarından ağır ağır dökülürken kendi kendine konuşuyor gibiydi adeta.
"Bir sorun mu var?"
"Onu bana sen söyleyeceksin hyung." Doğrudan abisinin gözlerinin içine bakan genç adamın gözlerinden bir şey anlamak imkansızdı. Bakışları bomboştu. Yüzü ifadesiz ve sözleri manasızdı. Ne istediği, ne söyleyeceği, aklında ne olduğu bir muammaydı.
"Beni korkutuyorsun Taehyung." Namjoon kardeşinin kafasının içinde olup bitenleri deli gibi merak ediyordu. Şuan kal diyebilmek için neler vermezdi... "İyilik yapmaya çalışıyorum ama bu Taehyung'u üzeceğim, ihmal edeceğim anlamına geliyorsa bırakırım." diye geçirdi içinden.
"Bir şeyler beni de korkutuyor hyung. Lütfen, beni aramayı unutma." Taehyung, son sözünün üzerine herhangi bir yanıt ya da bir tepki beklemeden asansöre yöneldi.
Namjoon o asansöre binene kadar bekledi. En nihayetinde kapanan asansör kapılarından sonra Namjoon da yavaşça kapattı kapısını. Ancak Taehyung hakkında düşünmeye pek fırsatı kalmadı zira arkasında kocaman gözlerle kendisine bakmakta olan genç bir adam onu bekliyordu.
-
"Seokjin Hyung, bunun işe yarayacağından şüpheliyim." Jimin her zamanki bilmiş konuşmalarından birine başlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daydream : Taekook
FanfictionGeride bırakılan Jungkook için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. "Bir hayalin içinde yaşıyorum Ve şimdi beni uyandırabilecek hiçbir şey yok." • 11.04.2020