•Biraz sertçe vurulan kapının sesiyle izlediği filmi duraklatarak, kucağındaki kaseyi koltuğun üzerine koydu. Kase yumuşak zeminde devrilmişti ancak peşpeşe tıklatılmaya devam eden kapı dökülenleri toplamasına fırsat vermemişti.
"Kimseyi beklemiyordum." diye söylendi Namjoon kendi kendine. "Belki de Seokjin gelmiştir."
Böyle düşündüğünde oldukça heyecanlandığını fark etti ve hızlıca kapıya koştu. Açmadan önce üstünü başını şöyle bir düzeltti. Ona göre öylesine evde oturduğu haliyle Seokjin'den daha yakışıklı görünmesi imkansızdı ama çabalıyordu. Ancak açılan kapının önünde beklediğinden farklı ve gerçekten yıkılmış bir görüntü ile Taehyung duruyordu.
"Girebilir miyim?" Sesi bir fısıltıdan farksızdı ve tınısında hissettiği acı Namjoon'u korkutmuştu. Onu en son böyle acı içinde gördüğünde Taehyung'un başına atlatması oldukça zor şeyler gelmişti.
"Soruyor musun bir de? Hemen geç içeri." Telaşını sesine yansıtmamaya çalışsa da başarısız olduğunu kendisi de farketmişti.
"Bu gece burada kalabilir miyim hyung?" Derin sesi çatallaşmış, nefesi alkol kokuyordu.
Namjoon, gitgide daha endişeli bir halde kardeşine bakarken aklı çeşitli düşüncelerle bulanmıştı. Taehyung, kolay kolay sarhoş olup da Namjoon'un kapısına dayanacak türden bir adam değildi. Bu duruma gelmişse kendi kendine aşamadığı, atlatamadığı, sindiremediği bir şeyler var demekti.
"Ne zaman istersen burada kalabilirsin biliyorsun ama-" Sözü Taehyung tarafından aceleyle kesilmişti.
"Teşekkürler hyung."
Taehyung'un, başını hafifçe yere eğerek içerideki odalardan birine doğru ilerlerken sessizce "Konuşmak istemiyorum, anlatamam." diye mırıldandığını duydu Namjoon bu yüzden de ona dokunmadı.
Üzerindeki gömlekten kurtulan Taehyung, üst kısmı çıplak bir şekilde altındaki pantolon ile temiz çarşafların içerisine gömüldü. Telaşlı ve yarım yamalak hareketlerine bakılırsa bir an önce uyumak istiyordu belli ki. Arkasından gelen abisi de açıkta kalan göğsünü ince bir örtü ile kapatarak odadan yavaşça çıktı.
Namjoon, o sırada düşünceli bir şekilde evin ofis olarak kullandığı kısmına geçerek ajandasına bir kez daha göz attı. Bunu neden yaptığını bile bilmiyordu çünkü randevularını ajandasına bizzat kendisi kaydeder, hangi hastası ile görüşeceğini bir gün önceden bilir ve buna göre hazırlanırdı. Yani yarınki planlarını zaten biliyordu.
O gece randevularını bir kez daha kontrol etmesinin tek sebebi telaştı. Aklında sadece yarın Jungkook ile yapması gereken görüşmeyi kardeşi buradayken nasıl gerçekleştireceği vardı.
-
Başımda keskin bir ağrı ve üzerimde dün geceki kıyafetlerim ile uyandığımda saat oldukça erkendi. Bu kadar erken uyanmış olmam beni şaşırtsa da rahatsız kıyafetler ve baş ağrısı tekrar uyumama engel olmuştu. Yattığım yerde yavaşça doğrulup bir süre öylece boşluğa baktım.
Tüm o anlamı olmayan çabalarımın ve oradan oraya koşturmalarımın ardından, gece vakti eve döndüğümde Jimin ve Seokjin hyung'un çoktan gitmiş olduğunu görmüştüm. Yalnız kalmam iyi miydi yoksa kötü müydü bilmiyordum. Zaten eve döndüğümde kendimi çok da iyi hissettiğim söylenemezdi, bu yüzden onlarla ya da yalnız olmak gecemin seyrinde bir değişiklik yaratmayacaktı diye düşünmüştüm. Şuanki halimden belliydi ki öyle de olmuştu.
Ama aklımda dolaşan düşünceler ve farkındalıklarım yalnızca bunlardan ibaret değildi.
Onu gördüğümden beri daha fazla özlüyordum. Tekrar dokunmak, dudaklarını hissetmek, sesi, kokusu, teni... Her şey aklıma bir düğüm atılmış gibi hissettiriyordu. Taehyung'un hayali, bir darağacı misali zihnimin orta yerinde duruyordu. Ona dokunduğum andaki tüm o hisler de ipiydi o darağacının ve ben de ilmeğini geri kalan hislerimin boynuna geçirip duruyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daydream : Taekook
फैनफिक्शनGeride bırakılan Jungkook için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. "Bir hayalin içinde yaşıyorum Ve şimdi beni uyandırabilecek hiçbir şey yok." • 11.04.2020