•
"Uyan artık tembel herif."
Neşeli sesi odaya dolduğu an bunun Seokjin Hyung olduğunu anlamıştım. Bazı sabahlar evime uğrar, yanında kahvaltılık bir şeyler getirirdi. Bunu kendisi sıkıldığında yaptığını söylese de ben gerçeği biliyordum.O gittiğinden bu yana kendimi toparlayamamıştım. Seokjin Hyung da benim için endişeleniyordu. Bazı sabahlar daha iyi olup olmadığımı kontrol etmek için uğruyordu. Ben de bu çabaları yüzünden utanıp, onun için de bir anahtar yaptırmış "Ne zaman canın sıkılırsa gel hyung, artık zili çalmakla da uğraşmazsın." diyerek ona vermiştim. O an yüzündeki rahatlama hissini gördüğümde bağırarak ağlamak istemiştim. Benim için ne kadar endişelendiğini gördüğümde, ona yaşattıklarım yüzünden yok olmak istemiştim o an bu dünyadan. Ama ona iyi olmadığımı gösterecek tek bir şey bile yapmak istemediğimden kendimi tutmuştum. Seokjin hyung, benim yüzümden üzülmeyi hakedecek son insan bile değildi.
Uykulu sesimle uyandığıma dair bir şeyler mırıldandığımda yatakta sağ taraftan sola dönmüştüm yalnızca.
"Uyanmak zorunda olduğum bir gün daha, yaşamak zorunda olduğum bomboş ve anlamsız bir gün daha..."
Gün ışığını göz kapaklarımın üzerinde hissettiğim an aklıma dolan düşünceler bunlardı. Etrafımda başkaları olduğunda bu tarz şeyleri yalnızca içimden geçirirdim, yine öyle yaptım.
"Eh! Ne kadar da tembelsin. Ben buraya gelip kahvaltı hazırlıyorum sen ise bana uyandım deyip sadece yatış yönünü değiştiriyorsun. Yapacağın tek şey uyanmak ve onu da beceremiyorsun."
Seokjin Hyung sinirliymiş gibi yaparken çok sevimli oluyordu. Onu görmesen bile şuan yüz ifadesinin nasıl olduğunu biliyordum. Cümleleri nefessizce peşpeşe dizerken, sürekli başını sallıyor, şekilli ve kalın dudakları öne doğru çıkıyor sevimli bir ördeği andırıyordu. Gözlerim kapalı şekilde onun bu haline gülümsedim.
Şimdi Taehyung burada olsa ona "Hyung, ne olur bir kez öpeyim." diye takılmadan duramazdı. Seokjin hyung da "Hadi oradan yüzsüz herif. Senin gibiler yüzünden sigorta yaptıracağım bunlara." diyerek ona güzel dudakları ile uçan bir öpücük gönderirdi.
Düşüncelerimin farkına vardığımda gözlerimi açıp boşluğa dikmiş, silinip giden gülümsememin yanaklarımda bıraktığı hafif acı ile elimi yüzüme götürmüştüm.
"Taehyung burada olsa..." diye geçirdim içimden tekrar.
İçimden geçirdim evet, onun adını en son ne zaman sesli bir şekilde telaffuz ettiğimi dahi hatırlamıyordum. Aklımın bütün odalarına hatıralarla kazıdığım, kendimi unutsam dahi unutmayacağım o adı... Sahi adını duymayı mı özlüyordum yoksa söylemeyi mi? Adıyla seslenmeyi mi özlüyordum yoksa seslendiğimde parlayan gözleriyle bütün kuytularıma ışık tutan sahibini mi?
"Uyan artık dedim sana." dedi mutfaktan gelen ses. Derin bir iç geçirdikten sonra "Haklısın" dedim yastığıma düşen yaşın çıkardığı sesi bile duyabildiğim derin sessizliği pürüzlü sesimle bölerek, "Uyanmalıyım artık, bana ait olmayan rüyalar gördüğüm tüm uykulardan."
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daydream : Taekook
FanfictionGeride bırakılan Jungkook için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. "Bir hayalin içinde yaşıyorum Ve şimdi beni uyandırabilecek hiçbir şey yok." • 11.04.2020