otuz iki

342 42 81
                                        

"Bak tam burası.
En yaralı yerim benim.
İnsanın uyku dediği."

Birhan Keskin

_________

Bu bölümü LP- The One That You Love ile okumanızı tavsiye ediyorum

Daldığım pencereden çalan kapının sesiyle ayırdığım gözlerim uzun süre sabit bir şekilde bir noktaya bakmaktan belki de, ağırlaşmıştı. Önce açmamayı düşündüğüm kapı ısrarla belli aralıklarla tıklatılmaya devam edince pes ettim.

Ağır hareketlerle koltuktan kalkıp doğrulurken bir yandan da kapıdaki her kimse çalmaktan vazgeçip gitmesini umuyordum. Ama kapı aynı şekilde ufak aralıklarla sakince tıklatılmaya devam etti.

Sonunda tüm üşengeçliğimle birlikte ayaklarımı sürüyerek kapıya varmıştım. Son adımlarımı atarken kapıdaki hissetmiş olacak ki kapıyı durmadan tıklatmayı bıraktı.

Deminden beri yaptığım her şeyde takındığım tavırı takınıp, elceğe de ağır bir şekilde asılarak kapıyı açtım. Ancak karşımda merdivenlerden inmek üzere olan Taehyung'u görmeyi beklemiyordum.

"Bir an hiç açmayacaksın sandım." dedi merdivenlerden aşağıya inmek için adımladığı ilk basamağı gerisin geri tırmanıp kapıya ulaşmadan önce. "Ve gidiyordum."

"Ne?" Şaşkındım. O kadar şaşkındım ki karşısında ne diyeceğimi bilemez bir halde kalmıştım. Böyle bir durumda mantıklı bir cümle kurmam beklenemezdi de zaten. Hatta karşısında sesimi kaybetmeyip tek kelime de olsa konuşabilmiş olmam bile bana göre büyük beceriydi. Çünkü Kim Taehyung evimin kapısındaydı.

Onu ne zaman karşımda görsem düğümlenirdi kelimelerim. Sesim hiç bana ait olmamış gibi güzelliğine kapılır kaybolur giderdi. Söylenecek veya anlatılacak hiçbir şeyin, sessizce ona bakmakla geçireceğim zamana ve çabaya değmediğini düşünürdüm.

"Aslında..." dedi tam kapıdan içeri gireceği sırada duraksayarak "benim içeri girmemin bir anlamı yok." Algılayamayacağım kadar kısa bir anda elime uzanıp parmaklarımı hafifçe kavradığında ölecek gibi hissettim. "Sen gel benimle."

Parmaklarımı sıkılaştırıp gitmek üzere beni çekiştiren bedeni merdivenin başına sabitledim. "Nereye gidiyoruz?" dedim düşünmeden.

"Önemi var mı? Hadi ama acele et zamanımız yok." Kendi parmaklarını benimkilere geçirirken az önce hissettiğim şoktan daha büyüğünü yaşayamam diye düşünürken yanıldığımı farkettim.

Eli elimin içerisinde her hareket ettiğinde bir kez daha ölüyor hissine kapılıyordum. Aynı anda benim de içimde bir şeyler hareketleniyor, her biri doğruca boğazıma yürüyordu sanki. Nefessiz bir şekilde onu izliyor olmamın başka bir açıklaması olamazdı.

En sonunda beni çekiştirip götürmeye çalışan ele direnmeden hareketlenip takip ettim önümdeki bedeni. Kapıyı son anda çekip kapatmıştım.

"Anahtar?" dedim birden bire içimden ve sonra elimdeki ele bakıp düşündüm, "Kimin umrunda? Evimdeyim zaten."

..

"Neden geldik buraya?" dedim şaşkınlıkla. Ortalıkta tuhaf bir sis vardı. Başta havanın kirliliği ya da toz ile ilişkilendirdim ancak değildi. Oldukça soğuk bir günde burada, bu viranede incecik bir tişört ile dikiliyordum. Ama önemli olan beni üşüten bu sis değildi aklımda beni düşündüren, düşüncelerimin üzerine çöken sisti.

Daydream : TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin