•Seokjin Hyung ile yaptığımız kahvaltının ardından hızlıca bir duş alıp giyinerek, kendimi sokağa attım. Hava soğuk olduğu için boynuma sardığım atkıya iyice sarıldım ve kulağımdaki müziğin ritmiyle uygun olacak şekilde stüdyoya doğru adımlamaya başladım.
Çalıştığım stüdyo bana aitti ancak tek sahibi değildim. Jimin ile ortaktık ve birlikte hatrı sayılır popülerlikte birkaç dergi ve bir ajans için çalışıyorduk. Jimin, hem dergi ve ajans yetkilileri ile aramızdaki iletişimi sağlıyor hem de fotoğrafların istenilene uygun şekilde hazırlanıp, düzenlenmesi ile ilgileniyordu; bense sadece çekim ile ilgileniyordum.
Son altı aydır yurt dışından dönen Hoseok Hyung da Jimin ile ev arkadaşı olmuş, ardından da bizimle çalışmaya başlamıştı. İki yılın ardından Seoul'e döndüğünde adapte olmak zor olmuştu ve ona bu süreçte yardımı olacak bir iş arıyordu. Ben de onun yeteneklerini bildiğimden, makyaj ve kostüm konusu ile ilgilenecek birine ihtiyacımız olduğunu söylemiş ve bizimle çalışmasını teklif etmiştim.
Bu durum Hoseok Hyung'dan sonra en çok Jimin'i mutlu etmişti. Hoseok Hyung gelmeden önce, kostüm işini bazen ben halletsem de bununla ve makyaj işleri ile yine çoğunlukla Jimin ilgileniyordu. Bu yüzden hem Hoseok Hyung adına çok sevinmişti hem de kendi adına rahatlamıştı.
Hava gittikçe soğuyordu. Yürürken aldığım her nefes ciğerlerime küçük iğneler batıyormuş hissi veriyordu. Bu sabah kahve de almamıştım. Bu yüzden boğazım soğuğun etkisiyle kupkuru olmuştu.
Boğuk öksürükler eşliğinde stüdyonun kapısına varmıştım. İçeriye süzülüp üzerimdekileri vestiyere bırakırken saatime baktım, epey erkendi. Bu yüzden de henüz benden başka kimse yoktu. Bugün öğleden önce çekim de olmayacaktı. Jimin ve Hoseok Hyung'un gelmemiş olması normaldi.
Benimse erkenden buraya gelmemin tek sebebi kafamın içinde bir türlü susmayan sesler, beni günden güne tüketen ve sonu gelmeyen düşüncelerdi.
Yine kendi zihnimde boğuluyordum.
Normal bir adam değildim, hiç de olmadım. Sessizdim. Sesimi çok nadir yükseltirdim. Genellikle etrafımdakiler ile ilişkilerimde hep sakin taraf bendim. Hatta buna soğuk demek de yanlış olmaz. Huysuzdum da. Yaşıma ve yaşıtlarıma nazaran yalnız biriydim. Ne var ki, dürüst olmam gerekirse her anlamda yalnızlığımı severdim.
Sonra bir gün onu buldum ya da o beni buldu, bilmiyorum.
Tüm bu gelişigüzel, katlanılması güç yönlerimi seven ve bunları başkalarına karşı törpüleyebilen tek kişi Taehyung'du. Onunla beraber benliğimi de kaybetmişim gibi hissetmem belki de tam da bu yüzdendi.
...
"Daha kibirli bir model bulamamışlar mı kendilerine?" Jimin'e dönüp, sabrımın son raddelerine geldiğimi belli edecek şekilde tıslayarak ve gözlerimi büyüterek konuşmuştum.
"Ona Bay Kim dememi istiyor." Sinirle yerimde tepinmemek için zor duruyordum. "Ben kimseyle böyle konuşmam ki."
"Jungkook... Tek seferlik bir şey. İdare edelim ha? Lütfen."
Jimin'in yalvaran kocaman gözlerine bakıp gözlerimi sımsıkı yumdum. Bu işi ayarlamak için çok uğraştığını biliyordum.
"Tek seferlik bir şey..." dedim sadece kendimin duyabileceği kadar alçak bir ses ile ve derin bir nefes alıp ona doğru döndüm.
"Pekala Bay Kim(!), hazır mısınız?" Yüzümdeki zoraki gülümseme yüzünden başıma ağrılar giriyordu.
"Makyajı pek beğendiğim söylenemez ama neyse. Hazırım."
Bunu söylemeseydi de bir şeylerden memnun olmadığını yüzünden anlayabilirdiniz. Gözlerini devirişi, dudaklarını büküşü ve mırıldanarak konuşması memnuniyetsizliğini açıkça ele verirdi.
Hayatımda bu kadar güzel bir erkek gördüğümü bile hatırlamıyordum. Güzeldi, makyaja ihtiyacı olmayacak kadar güzeldi hem de ve bunun farkındaydı. Şimdi neden bu kadar takıyordu ki bunu?
İçimden "Kibirli işte." dedikten sonra düşündüklerimi kendime saklayıp gülümsedim.
"Güzel. Hazırsak başlayalım o halde."
...
O gün çok garip şeyler olmuştu. Normalde bir saat sürecek bir çekim için yaklaşık dört saat harcamıştım. Ancak bunun Taehyung veya onun kibirli davranışları ile alakası yoktu. Hiçbir şey başladığı gibi ilerlememişti. Günün sonunda ona karşı tüm önyargılarım kırılmıştı.
Tüm yoğunluğu ile gün bittiğinde, stüdyoyu ikimizin de derin iç çekişi doldurmuştu ve "Bugünlük bu kadar Bay Kim." dedikten sonra kamerayı bıraktım. O da içeriye geçip üzerini değiştirdiğinde nihayet ikimiz de çıkmaya hazırdık.
Kapıyı açtığımda, nezaketen önce onun çıkması için elimle işaret ettim. Çıkmadan önce son kez bana dönüp "Boşver." dedi.
Ben ne demek istediğini anlamadığım için boş bir ifadeyle yüzüne bakarken gülümsedi ve devam etti, "Bana sadece Taehyung de."
...
Tüm bunları hatırlamak bana acı veriyordu. Bu hayatta tamamen bana ait olan, emeklerimin karşılığı olan bu stüdyo şimdilerde sanki düşmanımdı. Çünkü en başında onu bana getiren bu stüdyo olmuştu.
O içindeyken büyülü görünen bu yer şimdilerde benim için kocaman, içi boş bir odadan başka bir şey değildi.
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daydream : Taekook
Hayran KurguGeride bırakılan Jungkook için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. "Bir hayalin içinde yaşıyorum Ve şimdi beni uyandırabilecek hiçbir şey yok." • 11.04.2020