Uzun zamandır bölüm atamasığım için üzgünüm. Benim için çok uzun bir haftaydı :(
Hepinize iyi okumalar diliyorum.
——————————————————-——-
Bölüm Şarkısı: Miley Cyrus - Wrecking Ball
Tom, Sihir Bakanlığı'ndaki görüşmeden saatlerdir geri dönmemişken, siyah stlettolarımı izleyerek yatakta öylece oturuyordum. Draco'nun yanına inemezdim. Bu saatte çok tehlikeliydi.
Gözlerim parkeler ve topuklu ayakkabım arasında gidip gelirken, hayatımı gözden geçiriyordum.
Kendisi için hiçbir şey hissetmediğim bir sadistle evlendiriliyordum ve onu aşık olduğum kişiyle aldatıyordum. Adam bir seri katildi ve ben de onun suçlarına ortak oluyordum. Etrafımda çok kişi vardı ama hiç arkadaşım yoktu. Herkes tarafından tanınıyordum ama kimse tarafından sevilmiyordum.
Pansy ile eskiden bir arkadaşlığımız vardı fakat şimdi o da yoktu. Çünkü, daima Karanlık Lord'un yanında olacak bir figür kimseye içini açmamalıydı. Evet, onunla olan arkadaşlığımızı Tom bozmuştu. Pansy'i sürgün ederek...
Yapayalnızdım.
Ben bunları düşünürken, koridordan yükselen ayak sesleri ve fısıldaşmalar dikkatimi çekmişti. Yavaşça ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Kulağımı kapıya yasladığımda, seslerin gittikçe yakınlaştığını farketmiştim. Artık, söyledikleri cümleleri anlayabiliyordum.
"Yine mi Greg! Ne kadar hızlısın. Zavallı kadıncağız daha bir hafta önce doğurdu."
"Elimden bir şey gelmiyor ki Josh! Delirmiş! Sorduğumda da 'geniş bir aile istiyorum' diyor. Anlatamadım ki! Quidditch takımı mı kuracağız yani?!"
Adının Josh olduğunu öğrendiğim adamdan yüksek bir kahkaha koparken, merakımın gittikçe söndüğünü hissediyordum. Bu özel bir meseleydi dinlememem daha iyi olurdu.
Fakat kulağımı kapıdan çekmeye karar verdiğim anda duyduğum isimle, kucağımı kapıya yapıştırdım.
"Herkes şu genç Malfoy olayını konuşuyor. Sen ne düşünüyorsun?"
"Belliydi Josh. Onun, Hogwarts'tayken Leydi'yle arasında bir ilişki olduğu söyleniyor. Eğer doğruysa, Lord'un bu kararı daha önceden vermesi gerekirdi. Hem Salazar aşkına! Lord'a itaat etmeyen birinin hala yaşamasının anlamı ne? Yarın, kellesini uçurmak için sabırsızlanıyorum."
Duyduklarımla yerimde çakılı kalırken, kalbimin hızlandığını hissetmiştim. Duyduklarımın bana yalan söylemiş olduğunu umarken, asıl yalanı kendime söylediğimi biliyordum. Elimi ağzıma götürür ve göz yaşlarının özgürce yanaklarımdan süzülmesine izin verirken, sertçe yutkunmuştum.
Onu bir daha görememe korkusu her yanımı sararken, titrek bir nefes verdim. Onun mavi gözlerinin sakince sonsuzluğa kapandığını düşünürken, hızla yerimden fırladım. Asamı kaptığım gibi koştururcasına kendimi kapıdan dışarı attım. Koşarken, göğsüm derin hıçkırıklarla sarsılıyor, göz yaşlarım elbisemi ıslatıyordu.
Dudaklarım titrer ve kısıtlı zamanda sonsuzmuş gibi görünen merdivenlerin başına ulaşırken, duraksadım ve topuklu ayakkabılarımı hızla ayağımdan çıkardım. Onları elime alıp merdivenlerden üçer beşer inerken, yüzüme gelen saçı hışımla kenara ittirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contradiction // Dramione
FanfictionYa o beni aydınlığına sürükleyecekti, ya da ben onu karanlığımda boğacaktım. Fakat biliyordum ki, günün sonunda yine onun mavi gözlerinde kaybolacak, her şeyi unutacaktım.