^_^
Tek duyduğum şey çığlık sesleriydi..
Kulağımda, adeta bana ayna tutan çığlıklar, Ölüm Yiyenlerin kahkahasıyla birleşiyordu ve ben, kendimi korkmaktan alıkoyamıyordum.
Gözlerinde dakikalardır anlam bulduğum kişi, artık gözlerine baktığım her saniye bana canavar olduğumuzu haykırıyordu.
Daha fazla yapamayacaktım.
Onunkilerle eş zamanlı süzülen gözyaşlarımı sildim ve göz kontağımızı bozup kendimi acı çeken kalabalığın arasına attım.
İnsanları yarıp geçerken gözüme çarpan Harry'nin yanına koştum hızla. Kucağında baygın yatan Ginny ile sağa sola koşturuyor ve panikle etrafa bakınıyordu. Yanına vardım, etrafta gelişine ilerleyen lanetlerden kaçmak açısından eğilip beni takip etmesi için kolunu çekiştirdim.
Sonunda kendimizi harabe olmuş Balo Salonundan dışarı attığımızda en yakın merdiven altına ilerledim ve Harry'e Ginny'i yere yatırmasını söyledim.
Harry gözyaşları eşliğinde dediğimi yaparken ben, ona sakin kalmasını söylesem de bunu yapamayacağını biliyordum. Sevginin, aşkın ne olduğunu biliyordum. Öyle kolayca normalleşemezdiniz.
Ginny'e ne olduğunu anlamak için bedenine bakarken, kafasına koyduğum elimin üstüne sıcak bir sıvının aktığını hissettiğimde panikle elime baktım.
Ginny'nin kafasında koca bir yarık oluşmuş ve içinden oluk oluk kan akıyordu. Turuncu saçları, yavaş yavaş kan kırmızısına boyanırken panik olmaya başlamıştım. Sakin kalabilmek için nefes aldım ve beynimi çözüm bulması için zorladım. Aklıma bir tane büyü gelirken, bunun işe yaramasını diliyordum. Asamı kafasına doğrulttum ve titreyen sesim ile büyülü kelimeleri söyledim:
- Corpus Medicor...
Kafasındaki yarık sanki daha önce hiç oluşmamış gibi kapanırken kendimi, rahatlama içinde gözlerimi kapatmış ve derin bir nefes alır halde bulmuştum.
Harry şokla bir süre baktıktan sonra bana sıkıca gözlerindeki yaşlar eşliğinde sayıkladı:
- Teşekkür ederim.. Teşekkür ederim..
- Şşşş, tamam bir şey yok...
Onu sakinleştirmek adına saçlarını okşadım, ona daha sıkı sarıldım ve kaşlarımın huzurla gevşemesine izin verdim.
Fakat huzurlu ifademi bozan bir şey olmuştu.
Önümden hızla geçen Draco'yu gördüğümde içimdeki his bunun o an olduğunu söylüyordu. Harry'den yavaşça ayrıldım ve ona geri geleceğime ikna ederek oradan ayrıldım.
Ölüm Yiyenler bana bir şey yapamazdı. Bella buna izin vermezdi.
Korkusuzca Draco'yu takip ederken, kendimi hiç olmadığım kadar yorgun hissediyordum. Ama biliyordum ki her şey düzelecekti. Tom bu savaşı kazanacak ve karanlığı yükseltecekti. İşte o zaman, herkes asıl Hermione'yle tanışacaktı. Raven'la...
Merdivenler Astronomi Kulesine yönlendirme yaparken Draco sanki arkasında birinin olduğunu anlamış sürekli arkasına bakıyor ve beni kalp krizinin eşiğine getiriyordu.
Yüreğim ağzımda ilerlerken Draco sonunda Astronomi Kulesinin kapısını aralamış ve kendini tedirginlik ile içeri atmıştı.
Onun arkasından kuleye girdiğimde balkona yöneldiğini farkettim. Balkonun, yıllardır yağlanmamış kapısı, büyük bir gıcırtıyla açılır da içeri girerken balkonda bulduğum ilk şey olan bir melek heykelinin arkasına saklandım ve nefesimi düzenledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contradiction // Dramione
FanficYa o beni aydınlığına sürükleyecekti, ya da ben onu karanlığımda boğacaktım. Fakat biliyordum ki, günün sonunda yine onun mavi gözlerinde kaybolacak, her şeyi unutacaktım.