The Lunar Clock

191 23 15
                                    

^_^




Astronomi Kulesine çıkmış, içerde volta atıyordum. Onu bekliyordum. Duvardaki ay saatinin sesi bütün kulede yankılanıyor ve beni düşünmeye itiyordu.

Tik Tak

Ne diyeceğimi bilemiyor, içimde bunu yapmamam için bana yalvaran yanımı dinlememek için kendimi sıkıyordum..

Tik Tak

Büyüleyici yıldızlar bana bugün keyifle değil, üzüntüyle göz kırpıyordu..

Tik Tak

Duvarlar üstüme geliyor, adeta bunu ona yapmamam için yalvarıyordu..

Tik Tak

Kalp atışlarım hızlanıyor, nefesim kesiliyordu..

Birden kapı açıldığında kocaman olmuş gözlerim ile gelene döndüm. Draco'yu gördüğümde gülümsemiştim. Draco bana doğru ilerledi ve beni kendine çekip dudaklarımızı birleştirdi. Birazdan olacaklardan bir haber olan Draco beni kendine gittikçe bastırırken, birbirlerinde dolanan dillerimiz bana düşüncelerimi bir anlığına unutturmaya yetmişti.

Dudaklarımız ay ışığının altında adeta dans ediyor ve kalplerimiz birbirlerinin atışlarını duyuyorken, bu anları.. bu hisleri.. bu heyecanı zihnime iyice kazıdım. Bir daha bunları yaşayamayacağım düşüncesi umutsuzlukla birleşip beni ele geçirirken gözlerimden düşen bir göz yaşı bizi ayırmaya yetmişti.

Kafamı aşağı eğdim ve gözlerimi eski parkeye yönlendirdim. Bir süre oraya bakmaya devam ettim ve sonunda Draco'nun meraklı sesini duyduğumda kalbimin erimesini engelleyemdim:

- 'Mione iyi misin?

Aklımdaki düşünceler bunu yapmamı engellemeye çalışırken, mantığımdan yükselen ses hepsini bastırmış, ve kafamı cesurca kaldırmamı sağlamıştı.

Mavi gözleri kahvelerime değerken kendimi güçlü fakat bir o kadar da savunmasız hissediyordum. Duvarlarımı indirmeye başladığımı hissettiğimde kendimi topladım ve ses tonumu ayarlayıp konuşmaya başladım:

- Draco bunu yapmamalıydık.. Bu doğru değil.. Sen ve ben olamayız.

Draco'nun göz rengi koyulaşır, sapsarı kaşları çatılır ve gözleri hafifçe sulanmaya başlarken titrek sesiyle konuştu:

- Ne demek istiyorsun Hermione?

Kırgınca konuşmasına karşın vazgeçmek üzereydim. Fakat derin bir nefes aldım ve yumuşak bir tonda konuşmaya devam ettim:

- Draco, savaş yaklaşıyor. Sen ve ben zıt taraflarda savaşacağız. Lütfen yol yakınken dönelim bu hatadan. Hisler içimizde büyüyüp bizi bağlamadan yapalım bunu...

Draco kafasını hızla iki yana salladı gözünden düşen bir damla yaşla eş zamanlı olarak 'Hayır' diye sayıklarken, içimden "keşke bunu yapmanın benim için ne kadar zor olduğunu bilseydi" diye geçirmeden edemedim. Kalbim parçalara bölünür hepsi bir yerlere dağılırken dizlerimin güçsüzleşip, beni taşıyamayacak hale geldiğini hissediyordum.

Draco bağırarak konuştu:

- Sana çoktan bağlanmadım mı sanıyorsun? Hayır.. bunun böyle bitmesine izin vermeyeceğim. 

Ona yaklaştım ve yüzünden aşağı birbirleriyle yarışır gibi hızla akan göz yaşlarına karşın mırıldandım:

- Böyle yapma.. Lütfen.. İşleri daha da zorlaştırma..

Contradiction // DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin