The Pain of the Past

270 32 8
                                    

^._.^



İksir dersineydik fakat ben o geceyi düşünmeden duramıyordum.

O gün ilk defa birine hislerimi söylemiştim.

Bu benim için korkutucu bir hamleydi çünkü kalbimin gerçekleri daha önce hiç dışarı vurulmamıştı.

Bu iş geri dönülmez bir noktaya doğru gidiyordu fakat ben bir şey yapmam gerektiğinin bilincinde sadece olacakları izliyordum.

"Çünkü sen de istiyorsun."

Beynimde yankılanan sesle şok olmuştum. Kafamda biri var ve benimle konuşuyor gibiydi. Kafamdaki kişinin tekrar benimle konuşmasını bekliyordum ama hiç ses gelmedi.

Kaşlarımı çattım ve kimsenin duymayacağına emin olduğum bir sesle sordum:

- Sen de kimsin?

Kafamdaki ses bu dediğimin üzerine kahkaha attı. Beynimde yankılanan kahkaha yüzümü buruşturmama neden olurken sabırlı olmaya çalışıyordum. O ise ukala bir sesle konuştu:

"Ben Frederick Alanson."

Frederick... Bu o gece Dumbledore ile konuşurken gördüğüm adamdı. Frederick tekrar kahkaha attığında sinirim bozulmaya başlamıştı. Ardından sakince konuştu:

"Ta kendisi"

İçinde bulunduğum iksir dersliği yavaşça karanlığa gömüldü ve tam karşımda turuncu saçlı, açık mavi gözlü ve o gecekinden daha da karmaşık sakallarıyla Frederick'i gördüm. Sinir bozucu bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Bağırarak konuştu:

- Zihnine hoşgeldin!

Zihnimin okunmasına izin vermemeliydim. Bu çok tehlikeliydi. Zihnebend derslerimde öğrendiklerimi uygulamaya çalışırken kafamı boşalttım ve hiçliğe odaklandım. Fakat Frederick'in sinir bozucu kahkahası zihnimde yeniden yankılandığında artık sinir küpüne dönmüştüm. 

"Beni zihninden kovamazsın, bağı ancak ben bozabilirim."

Söylediği şeyler ile gözlerim fal taşı gibi açıldı. 

Bağ

Sinirlerim tepeme çıkarken dişlerimin arasından tısladım:

- Ne bağından bahsediyorsun?

O ise bir şey aklına yeni gelmiş gibi 'ah'ladı ve pişman bir tonda konuştu:

"Tabi ki, ilk önce sana bundan bahsetmeliydim. Zihinlerimiz arasında bir bağ oluşturmak için Zihin köprüsünü kullandım Hermione."

Ben ise gittikçe daha çok sinirlenirken aklıma gelen şey ile sinsice gülümsedim. Bu bir Zihin Köprüsü ise bağın çift taraflı olması gerekirdi. Bu durumda o benim zihnime girebiliyorsa ben de onunkine girebilirdim.

İlk önce sakince sormayı tercih ettim:

- O gün konuştuğunuz şeyin Bellatrix ile ne alakası var?

O ise sakince güldü ve ukalaca konuştu:

"Bunu sana anlatacağımı düşünmemişsindir değil mi Hermione? Çağın en zeki cadısı diyorlar senin için."

Fakat o bunları söylerken sırıtışım gittikçe büyümüştü. Sonunda sustuğunda gururla konuştum:

- Öyleyim zaten.

Aklıma Bellatrix'i getirdim ve onun anılarında yolculuğa çıktım.

***

Hogwarts'tı burası. Güneş batmak üzereydi ve bütün gökyüzü kızıla bürünmüştü. Orada, Karagölde iki tane genç duruyordu. Biri suyun içinde diğeri ise suyun kıyısında ayaklarını suya sokmuştu. 

Contradiction // DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin