Midnight

105 8 3
                                    

:))))))

Selamlar!

Lütfen yorum yapın! 

Gerçekten sandığınızdan daha çok önemsiyorum!

İyi okumalar!

------------------------------

Bölüm Şarkısı: Ruel - Dazed & Confused



"Toplantı daha erken bitecek sanıyordum." dedim içeri giren Tom'a doğru gergin adımlar atarken.

"Öyleydi," dedi sinir içerisinde. "Ta ki, Ölüm Yiyenlerimden biri bana saygısızlık yapana kadar... Onun icabına bakmam biraz uzun sürdü." 

Psikopat gibi güldüğünde, ima ettiği şeyle boğazımı temizledim. 

"Pekala," dedim gergince ondan uzaklaşırken. "Öyleyse yemeğe inelim. Gerçekten çok açım."

Onun önünden geçip kapıya ilerlemek üzere bir adım atmışken, beni belimden tutup kendi bedeniyle birleştirmesiyle birlikte sertçe yutkundum.

"Ne yapıyorsun?" dedim kocaman açılmış gözlerle ona bakarken.

"Sakin ol hayatım," dedi elinin tersiyle yanağımı okşarken. "Sadece kötü bir gün geçirdim ve düşündüm de seninle biraz eğlenebiliriz."

Bana göz kırpıp, dudaklarını boynuma sürterken, titrek bir nefes aldım. İstemiyordum. 

Göğsüm hızlı ve endişeli nefeslerle inip kalkarken, havanın ağırlaştığını hissetmiştim. Boynumda gezinen dudakları, çenemin altında durup orayı emmeye başladığında, gözlerimi kapatıp dudağımı ısırdım. Ellerinin, elbisemin fermuarına gittiğini hissetmemle, ne yaptığımı düşünmeden onu hızla ittim. 

Gözleri şaşkınca bana bakarken, ben kendime küfrederken geveledim.

"S-sanırım biraz midem bulanıyor, Doktor Fletcher'a gitsem iyi olacak-"

Onun cevabını beklemeden kendimi dışarı attığımda, nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Merdivenlerden seke seke inerken, düşünmüyordum. 

Ayaklarım beni kendi kendilerine yönlendiriyorlarken, ben kendimi onlara teslim etmiştim. Devriyeden dönen Jason'a çarptığımda arkamı dönmeden koşmaya devam etmiştim. Bir süre sonra, kendimi önüme çıkan ilk kapıdan içeri atmıştım.

Derin nefesler aldım ve ay ışığının hafifçe aydınlattığı odada duvara dayanarak yavaşça yere çöktüm. Göz yaşlarımı kontrol edemiyor, hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmiyorken, makyajımın tamamen aktığını biliyordum. 

"Granger?"

Gözlerim kocaman açılıp odanın içerisine yönelirken, hızla ayağa dikilmiş ve elbisemi silkelemiştim. Ellerimi kibarca birbirlerine sardım ve sırtımı dikleştirdim. Karanlığın içinden çıkan kişi ise son noktayı koymuştu. Bu, Draco'ydu.

Derin bir nefes verdim ve üzerimdeki gerginliğin yok olduğunu hissettim.

"Neler oluyor?" dedi genç adam boş gözlerle bana yaklaşırken. "Neden ağlıyorsun?"

Kafamı iki yana salladım ve içime derin bir nefes çektim. 

"B-bir şey yok Draco," dedim gözlerimdeki yaşları silerken. "Y-yani önemli bir şey değil. Ben... Ben sadece..."

Contradiction // DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin