:))
Önümdeki takvimle bakışıyordum.
Tarihlerin kazındığı kayıt parçası beni her zamankinden daha çok etkilemeyi başarıyordu. Gözlerim günlerin üstünde dolanırken, bir tarihin üzerinde daha çok oyalıyordu.
O tarih, bugünün tarihiydi.
30 Haziran 1997..
Her şeyin gerçekliğe kavuşacağı gündü bugün. Hayatın, ölümü evinde misafir edeceği, kimisinin dünyadan silineceği, kimisinin kendisini kaybedeceği gündü..
Ama ben, yatakhanede oturmuş, tüm bunların sorumlulukları sırtımda, gülümseyebiliyordum.
Kimine göre acı, kimine göre tatlıydı bu.
Benim için ise, azaptan başka bir şey değildi.
***
- Hadi ama Hermione!
Uzun süredir başımda bağıran Ginny'nin bu seferki geçerli sebebi, balo yapılacak olmasıydı. Dayanamadım ve bezginlikle inleyip Ginny'nin beni yönlendirmesine izin verdim.
Ginny beni yatağımdan kaldırıp kendi yatağının üstüne oturturken asası elinde düşünceli düşünceli saçlarıma bakıyordu. Saçlarım, asası ve elbisem arasında gidip gelen gözleri sonunda heyecanla açıldığında asasını hızla salladı.
Saçlarım, gevşek örgülerden oluşan, dağınık bir topuz halinde kafamın üstüne yerleşirken yüzümün önüne bağımsızlığını ilan etmiş iki bukle düşüvermişti. Fakat Ginny yaptığı saçla tatmin olmamış, düşünceli düşünceli bakmaya devam etmişti. Bir süre sonra asasını sallamış ve saçımın üzerine yerleşen minik kır çiçekleriyle birlikte eserine gururla bakmaya başlamıştı.
Üzerime yerleşen rahatlamayla yerimden kalkmaya yeltensemde Ginny'nin bakışlarıyla en çetrefilli kısma daha yeni geldiğimizi anlıyordum. Ginny eline malzemeleri alıp karşıma heyecanla oturduğunda bu işin hiç hoşuma gitmeyeceğini sezebiliyordum.
Kendimi ona bıraktım ve omuzlarımdaki vicdan azabının yükünde ezilirken gözlerimi aydınlığa yumdum.
***
Asırlardır somutluğunu koruyan kaybolan dolabın üstündeki örtüyü açtı Draco. Kalbi heyecandan hızla çarparken, içindeki hüzün onu yiyip bitiriyordu.
Onu özlemişti. Kendisine destek oluşunu, onu sarıp sarmalayaşını ve en önemlisi yanında hissetmeye alışmış olduğu varlığını..
Yaşantısı boyunca ona kendisi gibi hissettiren tek insanı da bu savaş sebebiyle kaybetmişti. Ve kendine bir söz vermişti. Bu savaşta ölecek olsa bile, onu tekrar görecekti.. ellerine tekrar dokunacaktı.. varlığını hissedecek.. kalbinin kapılarını yeniden açacaktı ona.
Ama tüm bunlardan önce gerçekleşmesi gereken bir şey vardı.
Katliam...
Kendini hazırlamak için derin bir nefes aldı ve arkasındaki sandalyede onu bekleyen ceketi üzerine geçirdikten sonra boş bakışlar ile kendini koridorlara attı, adımlarını Balo Salonuna yönlendirdi.
***
Aynanın karşısında, yüzümde bir hüzünlü gülümseme, kendime bakıyordum.
Saat vurmak üzereyken sekiz'i.Üzerimde bir elbise, özenle yapılmış saçlar ve yüzüme artık yer etmiş o bakış.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contradiction // Dramione
FanfictionYa o beni aydınlığına sürükleyecekti, ya da ben onu karanlığımda boğacaktım. Fakat biliyordum ki, günün sonunda yine onun mavi gözlerinde kaybolacak, her şeyi unutacaktım.