~Son Evlilik Bükücü~
"Aman Allah'ım, aman Allah'ım, aman Allah'ım!"
"Sahra..."
"Berk... b-bu ne?!"
"Sakin ol, lütfen, konuşalım anlata-"
"Ne anlatması?! Bunu bana nasıl açıklayabilirsin?!" Bağırarak sözünü kesip aynı zamanda gözlerimi zorlukla, diktiğim yerden kaldırarak Berk'e döndüm ve çaresizlikle yüzüne baktım.
"Sen ne yaptın Berk?"
-Bir kaç saat önce-
"Cesaret güzel şey..." yüzüme bakarak söylediği şeyle Yiğit'in kastettiği kişinin ben olduğumu elbette anladım fakat söylediği şeyle ne dediğini henüz kavramış değilim.
"Ne demek istiyorsunuz?" Diye sordum bu yüzden.
Egemen Hoca'nın çıkmasının ardından öğrenciler yavaş yavaş dağılmaya başlamışlardı. Sınıfta bir kaç öğrenci, ben ve Yiğit dışında kimse kalmamıştı.
"İnandığın şeyi savunmandan bahsediyor." Yan tarafa dönüp Fırat'a baktım. Ona dönmemle, devam etti.
"Yani Berk'in katil olmayacağına bir defa inanmıştın ve bunun arkasında durdun. Yiğit bundan bahsediyor çünkü bu gerçekten büyük cesaret ister. Tanıdığını zannettiğin birini savundun belki de."
"Onu birini öldürmeyeceğini bilecek kadar tanıyorum."
Fırat başını iki yana sallarken nefesini salarak, bana bir yerde yanlış yapmış olabileceğimi hissettirdi.
"Onu sadece sana gösterdiği kadar tanıyorsun. Benim hakkımda ne biliyorsun mesela? İsmim dışında."
"Bizim seninle bir münasebetimiz olmadı ama."
"Ve bu da tam olarak bunu ispatlamıyor mu zaten? Dört yıldır aynı sınıftayız, projelerde, görevlerde kaç defa rastgeldik. İkimiz de sınırların farkında olarak yaşadık."
Ama ikisinin durumu farklıydı. Ben haram diye erkeklerden uzaktım ve hepsiyle aramda mesafe vardı. Buna Berk'te dahildi. Aramızda ki şeyse sadece ihtiyacı olduğu için ona yardım etmemdi.
"Yaptığın tamamen yanlıştı demiyoruz ama sen yine de dikkatli ol Sahra, bir abi tavsiyesi."
Yiğit de başıyla onayladığında ikisi beraber sınıftan ayrıldılar. Çıkarken başka şeylerden konuşmaya başlamış olmalarıyla aslında önceden birbirlerini tanıdıklarını anladım. Ama ders boyunca bunu hiç belli etmemişlerdi.
İkilinin gidişinin ardından sınıfta yalnız kalmamla masaya dayadığım ellerimin üstüne başımı yaslayarak tamamen sıraya doğru eğildim.
Hani olur ya yürüyorsunuzdur, yol bitmiyordur ve hiç bitmeyecekmiş gibidir. O kadar uzundur ki, çok yorulmuşsunuzdur. Sanki o yolu yürümüşüm de düzlüğe çıkmayı başarmışım gibi; derin bir nefes aldım.
Kalbim, Cihangir'de gurursuz bir kırgınlık yaşarken, aklım, bundan sonra olacaklardaydı.
Bir yandan Cihangir'i ve benden gizlediklerini düşünüyordum. Onun gizli bir yönü olduğunu bile onu sevip ona yaklaştıktan sonra öğrenmiştim ve ona olan güvenim bir ipin üstünde yürüyen cambazın düşüp düşmeme ihtimali gibi şaibeliydi. Her ân kırılabilirim korkusuyla nefes alıyordum dünden beri. Kırılmıştım zaten ama bir daha kırılmamalıydım. Çünkü bu defa sadece kalbim değil güvenim de kırılacaktı ve benim kırılma noktam güvenimdi. Nefrete direnişim, güvendi ve o kırılırsa benim için her şey biterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Evlilik Bükücü
SpirituellesAptallar Takımı Psikolojinizin etkilenebileceği düşüncesindeyseniz 18 yaşından önce okumayın. (Henüz düzenlenmemiştir.)