~Son Evlilik Bükücü~
Tutulan boyunlar aşkına! Homurdanarak elimi şalımın üstünden boynuma attım. Bonemin kaydığını ve gevşediği için verdiği rahatsızlığı hissediyordum. En son ne olduğunu hatırlamak için dün geceyi düşündüm. Tabi kafamı kaldırıp Cihangir'in koluna yaslanarak uyuduğum gerçeğiyle karşılaşınca aklım başıma geldi. Düşünceler boyumu aşarken uyku bastırmıştı ve Cihangir'in zaten uyuyor olmasını fırsat bilerek başımı koluna yaslamıştım. O dik bir şekilde oturduğu için kafam omzuna yetişmiyordu. Bu sebeple de koluna yaslanmıştım. Yalnız Cihangir o pozisyonda nasıl uyuyakaldı hiç bir fikrim yoktu. Tekrar uyuyan Cihangir'e yaklaştım. Boynuna doğru yükselip kokusunu duymaya çalıştım. Neden yapıyorum, neden yapmak istiyorum hiç bir fikrim yok diyemem. Tahmin edilir ki ona dair bir şeyleri merak etmeye başlamışım. Bu merak belli bir süreyi mi içine alır yoksa kalıcı mı onun hakkında da bir fikrim yok. Aklımdan geçenlere rağmen durmuyorum. Nefesim sıklaşıyor, heyecanlanıyorum. Onun kokusu sanki hiç duyumsamadan özlenebilecek bir şey gibi. Bilmediğim bir şeye nasıl özlem duyabilirim ki? Kafamı eğerek boynunun girintisine yaklaşıyorum. Tenler temas etmeden durdum. Sanki beni ben yönetmiyorum. Elimin birini arkamızda ki duvara yasladım. Yoksa her an düşebilirim. Kokusunda yumuşak bir sertlik var. Yağmur ya da toprak gibi kokmuyor, o gökyüzünün ta kendisi. Gökyüzü gibi kokuyor; her ân yanındayken nefesini içine çekersin de farketmezsin ne kadar güzel koktuğunu ama sonra ulaşamazsın, uzun zaman geçer hasret kalırsın. Gökyüzüne kavuşunca ellerin havada iki yana açılır da derin, depderin bir nefes alır, tekrar tekrar solumak istersin. Gökyüzü seni kuşatsın, rüzgarı da teninde dolaşsın istersin. Cihangir öyle kokuyor işte. Kendime engel olamayıp dudaklarım boynuna değecekken hemen geri çekildim. Ben gerçekten aklımı kaçırmış olabilir miyim? Elimi dudağıma vurarak kendime gelmeye çalıştım. Çocuğu neredeyse öpecek olan ben, ama sözlerini tutmayan Cihangir oluyor sonra. Ona haksızlık ediyor gibi hissettim. Ki bu yaptığımın başka açıklaması yok. Ben uyurken Cihangir bana böyle yaklaşsa bu anlaşma bir dakika bile geçerli kalmazdı. Ama benim bunu ikinci yapışım Cihangir'e. Yaptığım şeyi düşünce kendime acıdım. Ne mantıklı bir açıklamam var ne de bunu Cihangir'e itiraf edecek yüzüm...
°°°
Kavanozun kapağını sıyırarak kapatıp elimde ki reçel tabağıyla arkamı döndüğümde Cihangir'in kapının pervazında, ruhsuz gözleri ve donuk yüz ifadesiyle beni izlediğini gördüm ve korkarak yerimde sıçradım. Elimi kalbime götürürken onun sessizce durup beni izlemesinden ziyade bakışlarının ruhsuzluğundan korkmuştum. Bir insan bir gecede bambaşka biri gibi görünebilir miydi? Korktuğumu farkettiğinde gözlerinden farklı ve daha insani bir ifade geçti.
"Korkuttuysam özür dilerim. Dalmıştın, ben de bozmak istemedim."
Biraz değişik ve sahte duruyordu. Sanki endişelenmek için endişelenmiş gibi. Ya da endişelenmiş de bunu istemiyormuş gibi.
"Sorun yok." Diyerek, konuyu kapattım.
Cihangir benim şüpheci bakışlarım altında masaya geçerken ben de geçip oturdum. Oturduğumuzda gözlerimle hareketlerini takip ediyordum. O sadece önüne bakarak dalgın bir şekilde kahvaltısını yaparken dünden bugüne neyin değişmiş olabileceğini düşündüm. Gece koridorda uyuduk ve sabahında ondan izinsiz ona yaklaştım fakat o uyuyordu. Zaten yaptığım saçmalığı kendime yediremeyip hemen kalkmış elimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştirmiştim. Sonra da gidip onu uyandırmıştım. Kalktığında da yüzünden bir ifade okunmuyordu ama bunu uykusundan yeni uyandığı için her gün yüzünde bulunan ifade zannetmiştim. Ama sorun şuydu; ben sabah kalkar kalkmaz Cihangir'i hiç görmemiştim. Huysuz mu olur, uyanırken mızmızlananlardan mıdır? Ya da sinirlenip yastık fırlatanlardan mı olur? Bilmiyordum. Ama bu hâl öyle bir şey değildi.
Dayanamayıp,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Evlilik Bükücü
SpiritualitéAptallar Takımı Psikolojinizin etkilenebileceği düşüncesindeyseniz 18 yaşından önce okumayın. (Henüz düzenlenmemiştir.)