~Son Evlilik Bükücü~
Cihangir üstünü değiştirip odadan çıktığında, ben koridorda hâlâ arkasından bakıyordum. Misafir odasına geçtiğinde peşinden gidip gitmemek konusunda kararsız kaldım. Bir bahanem yoksa onunla yan yana gelemiyordum. Koridorda ne yapacağımı kararlaştırmak için öylece durmuş, bekliyordum. Cihangir'in yanına mı gitsem, başka bir yerde kendimi yalnızlığa mı terketsem? Ben bunları düşünürken sanki olması istenen buymuş gibi Cihangir bana seslendi. Onun yanına giden bahane... Sanki koridorda can havliyle ne yapacağını düşünen ben değilmişim, yanına gitmek için bahane aramıyormuşum gibi bir kaç saniye derin nefesler alıp vererek kendimi rahatlattım. Onun çağırışını bekliyormuşum gibi hemen atlamamak için de ikinci defa seslenmesini bekledim. Fakat o sesleniş gelmedi. Gözlerimi yukarı çevirip sinirle kapatıp açtım. Neden seslenmiyor bu ya? Daha fazla bekleyemeyerek misafir odasına yürüyüp, girdim. Kafasını koltuğun başlığına yaslamış, genişce yayılarak oturmuştu. Tabi bence oturmak değil de uzanmak olarak da tanımlanabilirdi. Ben bugün ki olanları konuşacağımızı düşünerek karşısında ki koltuğa oturdum. Onun bakışları altında otururken ilk defa kendimi bu kadar rahatsız ve suçlu hissediyordum. Ki böyle hissetmem için hiç bir sevep yoktu. Sadece içeri adımımı attığımdan beri gözlerini dikmiş ve geçip oturana kadar gözlerini benden ayırmamıştı. Bu bakışların hâlâ sabah ki ruhsuz, ışıksız ve sert bakışlar olduğunu söylememe gerek yoktur her halde. Söylerken bile irkiliyorum da. Nereden başlasam, Cihangir neden ağzını açıp bir şey söylemiyor?
"Bana seslendin." Diye mırıldandım.
Önce o konuşur bir şey söylerse kendimi daha rahatlamış hissedebilir, onun hâlâ aynı Cihangir olduğunu hissedebilirdim. Konuşsun ve neyi merak ettiğini sorsun istedim.
"Evet, seslendim." Dedi.
Sesi kısıktı ama benim ki gibi yumuşak bir tonda değildi. Bir günde bu kadar yabancılaşıp, onun bir gün önce ki hâlini özlemem normal miydi?
"Ama şimdi konuşmak istemiyorum. Canım yeterince sıkkın zaten."
"Canın neden sıkkın?" Diye atladım hemen.
Bana bir bakışı vardı, imalı imalı. Ama ne manaya geldiği tartışılır; birinci seçenek 'seni ilgilendirir mi?' bakışı, ikinci seçenek 'canımı sen sıkıyorsun!' bakışı. İkinci seçeneği nasıl anladığıma gelirsek; hislerim derim. Ama ne yaptığımı anlamış değilim.
"Boşver, seni ilgilendirmez." Diyerek geldiğimden beri üzerimden ayırmadığı bakışlarını çekti. Söyleyebilecek bir sözüm yoktu. Çünkü 'seni ilgilendirmez' söyleminden sonra ona bununla alakalı bir şey soramazdım. Yutkunduğunu farkedince, onun acı çektiğini düşündüm.
Boğazımı temizleyerek,
"Bugün Elif beni aradı." Diye anlatacaklarıma giriş yaptım.
Az önce bana dediği şeyi duymamış gibi davranmak istiyordum. O hiç 'seni ilgilendirmez' dememiş gibi.
"Çağırdı; sohbet ederiz, sen de gel, diye. Esra da oradaymış. Yani bilmiyorum,"
Ufak bir duraksadım. Esra'nın bilerek yaptığını söylemem onu kötü göstermeye çalışıyormuşum gibi bir izlenim bırakır mı Cihangir'de? Bana onun yüzünden kötü herhangi bir şey bile söylerse, çıldırırım. Onu bana savunursa...! Benim yerime Cihangir devam etti.
"Esra seni bilerek çağırdı, farkındayım."
Alayla ekledi.
"Aşkım gözümü kör etmedi yani, merak etme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Evlilik Bükücü
DuchoweAptallar Takımı Psikolojinizin etkilenebileceği düşüncesindeyseniz 18 yaşından önce okumayın. (Henüz düzenlenmemiştir.)