~Son Evlilik Bükücü~
"Umarım sohbete bensiz başlamamışsınızdır!"
Sesiyle ortama ya da benim böğrümün ortasına bomba gibi düşen kişiye döndüm. Ve orada durup Elif'in beni aradığı zamana; beynimin kaydettiği şekliyle geri döndüm.
"Biz üçümüz ****** Cafe'de oturuyoruz. Sen de gelirsen, biraz sohbet edelim diyoruz? Okula da yakın bir yer."
Peki ben bu üç kişi detayını nasıl anlamamıştım? Bu kadar basit; biz. üçümüz. Üç! Yani üç kişiler ve ben dördüncü olacağım! Ahh! Kafamı duvarlara vurmak istiyorum. Peki şimdi zurnanın zırt dediği yere gelelim; bu kız kim? Hani olur da içinize bir isim düşer, kabul etmek istemezsiniz, tam da o noktadayım dostlar. Bu Esra olabilir mi, diyorum. Sonra kötü düşünme, kötüyü çağırma Sahra diye telkin ediyorum kendimi. Bu sırada o da tam karşımda ki sandalyeden çantasını kaldırdı ve otururken de masanın üzerine koydu. Bu esnada ben Elif'e dönüp baktım. Kafasını eğip telefonuyla ilgileniyordu fakat rahatlıktan uzak tedirgin ve daha çok burada olmak istemez gibi. Yani aradan sıyrılmaya çalışıyor desek cuk diye oturabilir. Sevda onun aksine çok rahattı.
"Ben Esra, adımı duymuşsundur." Diyen sesle ona, artık inkar edemeyeceğim şekliyle Esra'ya döndüm. Ne diyeceğimi, nasıl davranmam gerektiğini kavramam ve bu şaşkınlığı üstümden atmam zaman aldı. Belki bir kaç saniye. İçten içe ne hissedersem edeyim, bunu dışarıya vurmayacaktım.
"Ben de Sahra. Memnun oldum tanıştığımıza."
Sevda alayla kaşlarını kaldırdı. 'Gerçekten memnun oldun mu?' Diyen bir bakış attı ve bunu anlamak zor olmadı. Aleni biçimde kendini belli ediyordu. Belki planlı bir şekilde tanışsaydık ben böyle afallamayacak, soğukkanlılığımı koruyacaktım. Bu hem doğru değildi hem de gereksiz göz dağı verme etkinliğiydi. Anlamamış değildim fakat şaşkınlığımı tam olarak üstümden atamadan nasıl karşılık vereceğimi bilmiyordum. Bu hâlimden bir ân önce sıyrılıp cephemi korumalıydım. Ordun nerede Sahra?! Diye içten bana köstek olan kendime döndüm. Gerçekten tek başıma ikisine karşı durabilir miyim? Durardım durmasına... tabi kendime gelmeyi başarırsam!
"Çok âni oldu her şey. Ben..." deyip durdu.
Sanki devamını söylemek ona acı veriyormuş gibi bir hâle büründü. Gerçek miydi, sahte miydi anlayamadım.
"Siz evlenirken, yani anlaşmayla...Cihangir bir kaç ay görüşmemenin daha doğru olduğunu düşündü."
Boş vermiş bir ifadeyle sağ omzunu belli olmaz şekilde silkti.
"O yüzden bu kadar geç tanıştık."
Ben şimdi buna ne diyeyim, nasıl karşılık vereyim?...
"Seni suçlamıyoruz, bundan emin olabilirsin. Ben sadece, gerçekten samimi bir şekilde tanışmak istedim."
Ben dizilerdeki veya aşk hikayelerinde ki o sahte karakter değildim. Her söylenene inanmaz, her samimiyete atlamazdım. Ben süper iyi yürekli, herkesi affeden o aptal karakter değildim. Müslüman hoşgörülüdür, affedicidir ama yerine göre, insanına göre. Tanımadığım birine nasıl önyargıyla yaklaşmıyorsam, tam tersini yapıp hemen de güvenmezdim. Bu yüzden sahte bir gülümsemeyle karşılık verdim.
"Hadi sipariş verelim." Diye araya girdi Elif.
Konuyu dağıtıp bizden uzaklaştırmak ister gibi davranıyordu. Bugünlük iki kişiye tek savaşamayacağım için gizli yardım teklifini bir defalığa mahsus kabul ettim.
"Olabilir, okuldan yeni çıktım. Yorgunum." Diyerek ona destek çıktım.
Daha sonra ben kahve sipariş edince Esra da,
"Bir kahvenin kırk yıl hatrı, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Evlilik Bükücü
SpiritualAptallar Takımı Psikolojinizin etkilenebileceği düşüncesindeyseniz 18 yaşından önce okumayın. (Henüz düzenlenmemiştir.)