Bölüm şarkısı ' halil sezai- içim paramparça'
***
Doruk her şeyi anlattığında Damla pişman olup affetti. Sevindim çünkü Damla'nın hala onu sevdiği bariz belliydi. Ama galiba birazdan ikiside sonsuza dek ayrılıcak çünkü Doruk'u Ilgaz öldürebilir. Damla, ben zaten senin beynine sıçayım Ilgaz burdayken niye çocuğun kucağına atlıyosun.
Ilgaz tam hareket edeceği sırada Ilgaz'dan önce ayağa kalkıp onun önüne geçtim. Beni itmeye kalkıştı ama ben kuala gibi yapıştığım için adım atamadı.
"Sikiyim böyle işi, kollarını çek yoksa seni camdan fırlatırım"Ilgaz derse yapar valla. Ama ben kollarımı çekersem de Doruk'u atar.
"Bir şey yapmayacağına söz ver bırakıyım kollarımı"Kendini bana vurmamak için sıktığını hissediyorum. Kasları daha da sertleşti.
"Hira çekilmezsen bedelini sen ödersin"Yine mi bedel. Çekilsem mi?
Hayır tabiki Hira bu kadar çabuk pes edemezsin. Ellerimi daha çok sardım. Ilgaz geriye doğru çekildi bende ellerimi çektim ama herhangi bir hareketinde hemen atlıycak gibi hazırolda bekliyorum. ılgaz Damla ve Doruk'a bakıp biraz düşündü. Sonra tekrar bana bakmaya başladı. Yüzünde sinsice bir sırıtış belirdiğinde kendi ipimi kendim çektiğimi anladım.
Ilgaz Damla'ya bakıp "eve git " dedi. Damla kedi bakışı atıp ne kadar yalvarsa da Ilgaz gözlerini parlatınca çantasını alıp koşarak gitti. Damlaaa beni bırakmmaaaa... Şimdi de Doruk'a bakıyor.
Hassiktir aklında ne var Ilgaz!!
"Doruk biz bir yere gidiyoruz 2 saat sonra gelicez evde olma"Neriye gidiyoruz ne oluyor? Eve gelince ne olucak. Kolumdan tutup beni evden çıkardı.
"Nereye gidiyoruz Ilgaz?"
"Gidince görürsün"
"Ben gelmek istemiyorum bırak beni"Ilgaz durup bana doğru döndü "sana sormadım zaten"
Egoist hayvanın tekisin Ilgaz. Kolumu da o kadar sıkıyor ki morardı. Arabaya geldiğimizde beni ön koltuğa fırlatıp kapımı kapattı. Kendimi toparlayıp dik oturdum. Ilgaz da yerleştiğinde arabayı çalıştırdı.
---------
40-45 dakikalık yol sonunda bir göl kenarına geldik. Aslında beni buraya getirdiğine şaşırdım çünkü burası çok güzel. Ben kötü bir yer bekliyordum mesela uçurum kenarı falan oradan beni sallandırırdı.
Arabadan in işareti verdiğinde inip etrafı incelemeye başladım. Ağaçların arasında bir göl var ama göl derine benziyor. Gölün içinde ağaçlardan dökülen yapraklar var ve sanırım kurbağalar. Kurbağaları hiç sevmem ama gölde olmasının benim için bir sakıncası yok. Ağaçlar sanki bir düzen içerisinde yerleştirilmiş gibi simetrik duruyor. Gölün kıyısında doğru küçük bir iskele gibi bir yer var. Oraya oturup gölü saatlerce izleyebilirim ama Ilgaz'ın buna izin vereceğini düşünmüyorum.
"Beğendin mi?"Hangi ara yanıma geldi. Ona dönüp sırıttım.
"Evet çok güzel burası. Beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim."Sinsice sırıttı. Sonrada kahkaha attı. Gölün kenarına gidip bana da gel işareti verdi. Yanına gittim göldeki kurbağalar üzerime zıplamasın diye sudan birazcık uzak duruyorum. Ilgaz bana bakıp ellerini tşörtüme getirdi. Şaşırıp engel olmaya çalıştım
"Seni buraya gölü izlemen için getirmedim çocuk, bedel zamanı"Ne kadar safım bende bu manzarayı görmem için getirdi sanıp bir de teşekkür ettim. Tişörtümü çıkarıp attı. Ne yani manzara eşliğinde mi tecavüz edecek. Çırpınıyorum ama o şortumu bile çoktan çıkardı. Sonra gözünü üzerimde gezdirdi sonra başını iki yana sallayıp beni kucağına aldı. Ne oluyor yaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜPPE !
Teen Fiction+ Yaşamam için ışığım olur musun? - Karanlığın en dibindeyken mi... *** Ilgaz ve Hira'nın karşılaşmaları pek iyi olmuyor ama sonra bir türlü ayrılamıyorlar. ikisininde hayatı berbat ama onlar beraberken hayat duruyor. Ilgaz'ın bedellerini ödemek z...