ÖZEL BÖLÜM

3.6K 135 23
                                    

Uzun bir aradan sonra süpriz yapmak istedim. umarım beğenirsiniz sizi çok seviyorum
---
Ayağımla düzenli bir şekilde ritim tutarken sinirim tepeme çıktığı için çalan kapıyı bile son dakika farkettim.
Evet doğru tahmin ettiniz yine Ilgaz'la kavga ettik ve gitti. Beni aylar önce gitirdiği dağ evinde tek bırakıp gitti. Hayır yani kavga sebebi de mantıklı bir şey olsa dişimi kırıcam. Neymiş, telefonumun ekranında niye o değilde bi topun resmi varmış. Te Allam ya koskoca Daniel Sharman'a top denir mi Allah'ından utan be adam yani. Sonrasında bende Ilgaz'a Daniel'i savununca olan oldu. Sanki Daniel'i niye kıskanıyosa o bana mı bakar.
İçimden bir kez daha hem tipsizliğime hemde Ilgaz'a kızıp kapıyı açtım.
"Evin anahtarını al"
Ne kadar anlamasam da anahtarı aldım cebime eşofmanımın cebine koydum. Beni belimden tutup kendine doğru çekti. Sonra da diğer eliyle kapıyı kapattı. Ama beni bırakmadı başını boynuma yaklaştırdı. Bi süre öyle kaldı sonra gözlerime baktı, o an boşver sen bakmayı gel biz şu ilerideki çocuk işini şimde halledelim demek istesemde tabiki de demedim.
Elini belimden çekmeyip yürümeye başladı bende mecbur yürüdüm. Arabaya geldiğimizde elini çekti. Bende hemen arabaya bindim. Nereye gidiyoruz ki şimdi ya. Aylarca bim ve şok dışında hiçbir yere gitmemişken.
Ilgaz'da arabaya binince daha fazla çenemi tutamayarak
"Nereye?"dedim.
Ilgaz arabayı çalıştırdı ve anayol yerine başka bir yola girdi.
"Bedel zamanı Hira"
Ona 'ay öldüresi var beni' bakışını atmak isterdim ama şuan daha çok şaşkınlık vardı üstümde. O kadar şey yapmıştım bedel yoktu şimde küçücük şey de bedel mi ödüycem yani. Ona gözlerimi devirip yolu izlemeye başladım.
Gittikçe yollar tanıdık gelmeye başladı ama nerden hatırladığımı bir türlü çıkaramadım. En sonunda gölün yanında durduğumuzda nerde olduğumuzu anlamıştım. Ve bu da kanımın donmasına neden oldu.
Bunu yapamazdı tekrar bana bunu yaşatamazdı. Hemde bir suçum yokken.
Beni bu göle attığı zaman aklıma geldi.

~Ağaçların arasında bir göl var ama göl derine benziyor. Gölün içinde ağaçlardan dökülen yapraklar var ve sanırım kurbağalar. Kurbağaları hiç sevmem ama gölde olmasının benim için bir sakıncası yok. Ağaçlar sanki bir düzen içerisinde yerleştirilmiş gibi simetrik duruyor. Gölün kıyısında doğru küçük bir iskele gibi bir yer var. Oraya oturup gölü saatlerce izleyebilirim ama Ilgaz'ın buna izin vereceğini düşünmüyorum.
"Beğendin mi?"

Hangi ara yanıma geldi. Ona dönüp sırıttım.
"Evet çok güzel burası. Beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim."

Sinsice sırıttı. Sonrada kahkaha attı. Gölün kenarına gidip bana da gel işareti verdi. Yanına gittim göldeki kurbağalar üzerime zıplamasın diye sudan birazcık uzak duruyorum. Ilgaz bana bakıp ellerini tşörtüme getirdi. Şaşırıp engel olmaya çalıştım
"Seni buraya gölü izlemen için getirmedim çocuk, bedel zamanı"

Ne kadar safım bende bu manzarayı görmem için getirdi sanıp bir de teşekkür ettim. Tişörtümü çıkarıp attı. Ne yani manzara eşliğinde mi tecavüz edecek. Çırpınıyorum ama o şortumu bile çoktan çıkardı. Sonra gözünü üzerimde gezdirdi sonra başını iki yana sallayıp beni kucağına aldı. Ne oluyor yaa

beni gölün üzerinde havaya kaldırdı. Beni bırakmaz dimi

" ılgaz ne yapıyorsun, hava çok soğuk donuyorum"

Yüzündeki gülümsemeyi daha da arttırdı.
"Birazdan daha çok üşüyüceksin. Haaa bu arada yüzmeyi biliyorsundur umarım. Çünkü göl çok derin"

Deyip beni suya attı. Tanrımm burda kurbağalar vardı. Göl beni ne kadar batırmaya çalışsada ben yüzüp suyun üzerine çıktım. Kenarlara gitmemi engelleyip beni kurbağaların oraya doğru ilerletti elleriyle. Şeytan diyor tut elinden onu da suya çek. Ama beni boğar şimdi hiç gaza gelmeye gerek yok.
"Ilgaz donuyorum. Lütfen çıkar beni. Kurbağalar bacaklarıma değiyor ben çok korkarım lütfen yalvarıyorum başka bir bedel seç"

Düşünür gibi yaptı ama sonra kafasını iki yana salladı
" ben seçtim seçeceğimi bana akıl vermeyi kes. Birazdan ahtapotlarda gelir"

Neyyy ahtapot mu?? Burda ahtapot olmayacağını biliyorum ama göl o kadar derinki oladabilir Ilgaz bu sonuçta beni köpek balığının önüne bile atar bakalım kurtulabilicek mi diye.

Üşüdüğümü hissedemiycek kadar uyuştum. Artık kurbağaları bile hissedemiyorum. Kollarımın da çırpınacak durumu kalmayınca kendimi serbest bıraktım.Ilgaz'ın bana küfür edişini duydum. Ama umrumda bile değil. Gittikçe dibe batıyorum.

Bir el beni belimden tutup yukarı kaldırmaya çalıştı ben onu engellemek için biraz sağa kaydım zorla çünkü artık gerçekten ölmek daha mantıklı gelmeye başladı. Ama ılgaz pes etmeyip bu sefer daha hızlı bir şekilde çekti. Su yüzeyine çıktığımda ağzımdaki suları suya tekrar geri attım. Gözlerimdeki yaşlar görme alanımı bulanıklaştırdığı için Ilgaz'ı zar zor görüyorum ama yüzü endişeli gözüküyor. Benim için endişelendimi gerçekten. Saçmalama Hira seni buraya o attı ve hala çıkarmıyor. Ne batmama izin veriyor ne de çıkmama donarak mı ölmemi istiyor.

Ellerini gözüme getirip yaşlarımı sildi. Bu sayede onu daha net görmeye başladım.

Onun belimdeki eli olmasa tekrar dibi boylarım. Kendimi çok güçsüz hissediyorum. Hiç bir yerimi hissetmiyorum.
"I-ılgaz ben hiçbir yerimi hissetmiyorum"

Ilgaz'ın yüzündeki ifade daha da kendini belli etti. Ve beni yukarı çekti. İç çamaşırlarım üzerime daha çok yapışmış olmalı ama bu ne benim ne de Ilgaz'ın umrumda değil sanırım. Beni kendine doğru çekip sarıldı. Bu bir özür dileyiş gibi geldi bana.
"Seni ısıtmama izin verir misin?"

Nasıl yani. Gözlerimi kocaman açıp ona baktım
"Merak etme o işlerimi çoğunlukla yatakta yapıyorum. Sadece öpücük"

Ben bir şey söylüyemeden dudaklarıma eğildi sadece bir öpücük kondurdu. Dudakları öyle sıcak ki şuan ona ihtiyacım var. ~

Kapım birden açıldı ve Ilgaz beni arabadan indirdi. Elini yüzüme gitirip yaşlarımı sildi.
"Hira bu bedel senin bedelin değil "
Ona baktım. Gözlerinin yeşili hafif kızarmıştı neden buraya geldik o zaman demek istiyorum ama bir türlü ağzımı açıp konuşamıyorum.
Ellerini tişörtüne gitirdi ve çıkardı. Sonra pantolonunu ve ayakkabısını adidas çorabını da unutmamak lazım. Göle doğru ilerledi. Beynimde bir anda ampül yandı bedel onun bedeliydi.
Peşinden koştum. Elinden tuttum. Bana baktı gözlerindeki kararlılığı görmemek imkansızdı.
"Yapma"
Dedim sadece.
"Unutamıyorum Hira senin o halini unutamıyorum."
Başımı iki yana salladım.
"Bitti geçti artık"
"Siktiğimin bedelleri "
Dedi ve kendini suya attı. Gölün derinliğini zamanında görmüştüm bu yüzden korkum bin kat daha arttı. Ona bir şey olursa ben yaşayabilir miyim sanıyordu.
"Ilgazz çık şu sudan"
Mal, gerizekalı, beyin özürlü ne bok yemeye suya atlıyo ya. Suya baktım ama hala çıkmamıştı.
Hala sudan çıkmamasına mı yoksa yağmurun başlamasına mı ağlıyacağıma şaşırdım.
"Ilgaz lütfen çık, seni seviyorum sen olmadan ben olmam biz olmayız Ilgaz"
Yağmur hızlanması benim bile vücudumu titretirken Ilgaz bir dakikadan fazla suda nasıl durabilir. Ayağa kalktım suya atlamak için ileri giderken su yüzüyeyi hafif karardı. Sonra Ilgaz'ın vücudu su yüzeyine çıktı. Yüzü soğuktan morarmış bir haldeydi.
Kendini zorlukla dışarı attı hemen yanına gittim ve oturdum. Yüzünü ellerimin arasına aldım.
"Gerizekalı nasıl yaparsın bana bunu"
Hafifçe sırıttı. Yüzüne yağan yağmurları sildim elimle. Sonra yanımdaki eşyalarına uzandım. Tişörtünü giydirdim sonra onu zorlukla ayağa kaldırıp pantolonunu.
Yavaşça arabaya gittik onu yan koltuğa oturtup kendim şöför koltuğuna geçtim.
"Bende seni seviyorum siktir ne seni ben bizi seviyorum "
Daha fazla dayanamayıp kucağına çıktım ve dudaklarına uzandım. Şuan onunda benim dudaklarıma ihtiyacı vardı bunu biliyorum. Düşündüğüm gibi olsuğunu kanıtlamak istercesine karşılık verdi. Soğuk dudakları yavaş yavaş ısınmaya başladı.
Kendimi geri çektim. Alnımı alnına yaslayıp gözlerine baktım.
" gözlerinde bir tek kendimi görünce mutlu oluyorum"
Dedim. Başkasını görmek zaten imkansız ama yinede hoşuma gidiyordu bu.
"Hep mutlu olucaksın"
Dedi ve bana sarıldı. O pis kokan gölden çıkmasına rağmen yinede ondan tiksinemiyorum. Bende ona sıkıca sarıldım.

ZÜPPE !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin