| 46. Bölüm |

1.4K 128 171
                                    

"Burada neler olmuş böyle?"

Annabel dudaklarından fısıltı şeklinde dökülen sözcükleri bilinçsiz olarak mırıldanmıştı, gördükleri karşısında nutku tutulmuştu. Turkuazları hızlı hızlı büyük hasar görmüş Avengers üssünün bahçesindeyken ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Gördüklerini anlamlandıramıyordu.

Büyük üssün giriş kısmı yanmış duruyordu, bahçedeki ağaçların büyük çoğunluğu yıkılmıştı, havada koyu bir sis vardı. Yoksa duman mıydı? Hafifçe öksürdü Annabel ve bahçeyi incelemeye devam etti. İçinde bir huzursuzluk belirirken ve kendince neler olduğuna dair teoriler üretirken bunların hepsi bir dakika içinde olmuştu.

Sessizliğin içinde birden ağlama sesleri duyunca irkilerek sesin geldiği yöne çevirdi başını. İçinden bir şey olmamasını dileyerek oraya doğru yürümeye başladı. Arkasından gelen adım sesleri de Strange'in de onunla birlikte yürüdüğünü anlamasını sağlamıştı. Annabel merakla oraya doğru yürürken ağlayan kişiyi de tanımıştı. "Wanda?"

Wanda ise Annabel'i duymamıştı, acı yakarışlarıyla birlikte hıçkırarak ağlıyor ve tek bir kişinin ismini sayıklıyordu. "Vis, Vis lütfen uyan. Lütfen."

Annabel koşmaya başladı ve üsün köşesini döndü. Gördüğü görüntü karşısında dudakları usulca aralandı. Vison yerde yatıyor, Wanda ise onun başında dağılmış kıyafetleriyle ağlıyordu. "Benimle kal yalvarırım, yalvarırım Vision."

"Wanda ne oldu?" Dedi ve yere çöktü Annabel. "Ona ne oldu?" Deyip Vision'ın alnındaki taşa dokundu.

Wanda kızarmış gözlerini Annabel'e çevirdi ve öfkeyle baktı. "Hepsi onun yüzünden!"

Annabel, Wanda'nın ani çıkışının sebebini anlamadı. "Kimden bahsediyorsun?" Dedi Annabel ılımlı sesiyle.

"Nasıl anlamadın? Sen bunu nasıl anlamadın Annabel, o Vis'i öldürüyordu."

"Neyi anlamadım?"

"Ölüyordu..."

"Ona bir şey olmayacaktır, korkma." Dedi ve Wanda'nın omzuna dokundu Annabel.

"Ona nasıl güvendin?" Dedi Wanda. Ağlayışları iyice şiddetlenirken başını Annabel'e çevirdi. "Nasıl?..."

"Wanda bak neyden söz ettiğini gerçekten bilmiyorum."

"Mutant asistanınızdan söz ediyor Bayan Stark." Dedi Strange. "Gambit'ten. Remy LeBeau'dan."

"Remy mi?" Dedi Annabel ayağa kalkıp. "Mutant mı?"

"Neler yapabildiğine inanamazsınız." Dedi Strange. "Bir gün içinde neredeyse üç sonsuzluk taşını ele geçirdi. Uzay, zaman ve zihin."

"Vis'i öldürüyordu!" Dedi Wanda nefret kusan sesiyle.

Annabel duydukları karşısında savunmasız yakalanmıştı. Gözlerini kırpıştırdığında içinde bir yerlerde en başından beri bunu beklediğini biliyordu. Aklına geçmişten kesitler üşüştü.

Annabel çıktığı uzun toplantının ardından odasına girdi, bir toplantıya daha katılması gerekiyordu. Öylesine yorgundu ki ayakta bile uyuyabilirdi, derin bir iç geçirdi. Bakışları büyük odasının içinde dolaştığında boş olduğunu gördü. Kapıyı ardından kapattıktan sonra banyoya doğru ilerledi, banyo kapısının kulpunu kavramıştı ki makyajını tazelemek için gelmiş olmasına rağmen çantasını unuttuğunu fark etti. Arkasını dönmüştü ki Remy'nin göğsüne çarptı. Gerilediğinde Remy güldü ve elinde tuttuğu makyaj çantasını salladı. "Bunu mu unuttun Patron?"

"Sen ne ara geldin? Geldiğini görmedim."

"Ben başından beri buradayım, beni fark etmediniz. Sanırım fazla yoruldunuz."

𝐋𝐄𝐆𝐀𝐂𝐘 • 𝐒𝐭𝐞𝐯𝐞 𝐑𝐨𝐠𝐞𝐫𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin