Bilinmeyenin sınırında, yarının ufkunda kendileri için değil, başkalarını kurtarmak adına yanıp tutuşan cansız kalabalık yeni bir umudun kıyısına tutunmuştu. Annabel'in ilk işi süper kahramanları, T'Challa'yı ve ordusunu uyandırmak olmuştu. Ona planından bahsetmişti. Şimdi herkes bir savaş için müttefiklerini bekliyordu. Kendi saflarında olmalarını umdukları müttefiklerini.Annabel Stark başıyla bir onay verdi Strange'e. Strange de ona bakıp başını salladı ve bir portal açmak için elini kaldırdı ama onu durduran şey Peter Parker'ın Annabel'e seslenişiydi. Annabel arkasını döndü ve Peter'a baktı. Peter telaşla gelip Annabel'e sıkıca sarıldı. "Korkma örümcek çocuk, hiçbirimize bir şey olmadan eve döneceğiz."
"Efendim, dikkatli olmalısınız. Sizin için endişeleniyorum. Tek amacınız eve dönmek, bu amaç sizi farklı yönlendirir diye korkuyorum."
Doğru söylüyordu Peter, Annabel'in tek amacı eve dönmekti. Nasıl olduğu, neye bedel olduğu önemli değildi. Sadece eve dönmek ve ailesine kavuşmak istiyordu. Bunun için yanıp tutuşuyordu. Peter'ın saçlarına bir öpücük kondurdu. "Her şey iyi olacak, biz iyi olacağız."
"Yanlış bir şey yapmayın, biliyorum çok zor ama..."
"Peter, sadece kendimi düşünecek kadar bencil bir insan değilim. Sen buradayken, Pietro buradayken, sevdiklerim buradayken sizi tehlikeye atacak bir şey yapamam."
"Efendim korkum bu değil." Peter gözleri dolduğunda gülümsedi, Annabel de gülümseyip Peter'a tekrar sarıldı. "Bana güven, her şeyi yoluna koyacağım."
"Biliyorum." Dedi Peter. "Kendinizi tehlikeye atmayın yeter."
"Gitmem gerek Peter."
Geri çekildi Peter ve dolu gözlerini sildi. "Tabi efendim."
Annabel, Peter'a bir bakış attı ve ardından gözleri Pietro'nunkilerle buluştu. Pietro ona kararsızlıkla bakıyordu. O da gitmek istemiş fakat çocuklarını bırakamamıştı. İkizler her geçen dakika biraz daha büyüyorlardı. Annabel, Pietro'ya başarmaya borçlu hissediyordu kendini. Her zaman, şartlar ne olursa olsun yanında olan en yakın arkadaşının en zor zamanlarını atlatmasını sağlayacaktı. Annabel, Pietro'ya güven vermek adına gülümsedi ve Strange'e döndü. "Gidelim."
Strange bir portal açtı, başka bir evrene doğru uzanan ince bir yoldu bu. Annabel derin bir nefes aldı ve kendini zaferine biraz daha yaklaştıracak olan o adamı attı. İkisi birlikte portaldan geçtikten sonra Strange portalı kapattı. "Kimseye görünmeden Remy Lebeau'yu bulmalıyız Bayan Stark."
Annabel gözlerini etrafında gezdirdi ve başını salladı. Eski bir sokaktan geçtiler, bir barın önünde durdular. İçeri girmeleri pek de zor olmadı. Strange ilgi çektiklerini fark ettiğinde elini Annabel'in beline attı ve birlikte dikkat çekmemeye çalışarak dans eden bedenlerin arasından süzüldüler. "Hadi bulalım evimize giden kapının anahtarını." Diye mırıldandı Annabel.
Bir süre insanları izlediler, ardından da alt kata uzanan merdivenleri aşıp esas bölüme geldiler. Kumar oynanan bölüm. Birden tüm bakışlar üstlerine döndüğümde Annabel bunu umursamadan masaların arasında dolaşmaya başladı. Aşina olduğu o yüzü gördüğünde sevinmeden edemedi, eve dönmeye bir adım daha yaklaşmıştı şimdi.
"Buldum onu." diye mırıldandı yanındaki adama, Strange de Annabel'in bakışlarını takip edip Remy'e baktı. Elindeki iskambil kağıtlarını gücüyle birlikte hareket ettiriyordu. "Birlikte bir plan yapmalıyız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐄𝐆𝐀𝐂𝐘 • 𝐒𝐭𝐞𝐯𝐞 𝐑𝐨𝐠𝐞𝐫𝐬
FanfictionTony Stark ve Natasha Romanoff'un bu dünyaya bırakabilecekleri en büyük miras kızları Annabel'di. Bir Black Widow olarak yetişmiş, babasının mirası olan demir zırhı giydiğinde ise damarlarındaki tutku alevlenmişti.