| 42. Bölüm |

2K 130 78
                                    


"Geçen ay Nijerya Lagos'ta meydana gelen İntikamcılar ile bir grup paralı asker arasında yaşanan çatışmada öldürülenlerin arasında bir grup Wakanda'lı da vardı. Geleneksel olarak münzevi bir hayat süren Wakanda'lılar çatışma yaşandığında bir sosyal yardım görevi için Lagos'ta bulunuyordu." Diyen spikerden sonra kameralar Wakanda kralı T'Chaka'ya döndü. "Halkımızın kanı yabancı topraklara döküldü. Sadece suçluların eylemleri yüzünden değil. Onları durdurmaya yemin edenlerin umursamazlığı da buna neden oldu. Masumların zarar gördüğü bir zafer, asla bir zafer değildir."

Annabel kolları göğsünde bağlanmış bir şekilde kapının kenarında dururken, turkuaz mavisi gözleri sevdiği adamın üstünde dolanıyordu. Steve oturmuş internetten haberleri izliyordu. Annabel topuklu ayakkabılarının zeminde bıraktığı sesler arasında Steve'e ilerledi. Steve duyduğu sesle gelenin kim olduğunu anlamıştı ve hemen haberi kapatmıştı. Annabel kollarını arkasından Steve'in boynuna doladı ve yanağına bir öpücük kondurdu. "Haberleri izleyip üzülmemem için tüm gazeteleri topluyor ve tüm televizyonları kapatıyorsun ama kendin gizli gizli izliyor musun?"

"Sadece bakıyordum." Dedi Steve, Annabel'in boynuna dolanan ellerini elleri arasına alıp.

"Hayır sadece bakmıyordun, kendini suçluyordun."

Bir süre durdu Steve ve sonra kabullenip başını salladı. "Rumlow'un ağzından 'Bucky' çıktı ve birden bire Brooklyn'de yaşayan 16 yaşındaki çocukluğuma geri döndüm. İnsanlar öldü. Benim hatam."

"Senin hatan değil, ikimizindi." Dedi Annabel. "Bucky'nin senin için ne ifade ettiğinin farkındayım."

Başını usulca iki yana salladı Steve. Yutkundu. "Kendim veya başka bir şeyin zarar görmesini bu kadar umursamazdım ama sen... Sen bombadan sadece birkaç adım uzaktaydın. Eğer Wanda fark etmeseydi ve o bomba patlasaydı..."

"Steve ben buradayım ve iyiyim." Dedi Annabel. "Senin için diğerlerinden öteye geçmemeliyim, yani en azından görevlerde. 1 kişi için 100 kişiyi feda etmek çok mantıksız."

"Eğer o bir kişi sensen, 1000 kişi olsa bile seçimim belli."

"Yapma." Diye fısıldadı Annabel. Sonra da ikisi arasında bir süre sessizlik oldu. Steve başını usulca sağ yana çevirdi ve Annabel'in yanağına bir öpücük kondurdu. "Seni özledim."

"Ben de." Diye mırıldandı Annabel ve kollarını geri çekip Steve'in önündeki masaya oturdu. Gülümsedi. "Dün gece Bella Halam aramıştı ya-" Steve'in kaşları da havalandı ve kollarını göğsünde bağlayıp merakla Annabel'e baktı. "Neymiş bakalım o bütün vaktimizi çalıp beni senden ayrı bırakan konu."

"Hmm, bir düşüneyim. Evlenme teklifini tüm detaylarıyla öğrenmek istemesi, sevinç çığlıkları, seni bana övmesi ve benimle evleneceğin için ne kadar şanslı olduğunu söylemesi. Üç tane birbirinden alakasız düğün planı, konuk listesi, çalınacak müzikler, mekan, senin damatlığın ve en önemlisi: Gelinliğim." dedi ve güldü Annabel. "Üşenmemiş benim için ünlü tasarımcılardan oluşan bir ekip kurmuş."

"Çok heyecanlı değil mi?"

"Birazcık." Dediğinde Annabel, ikisi de kahkahayla güldü.

"Aslına bakarsan ben de heyecanlıyım." Dedi Steve gülüşü bir tebessüme dönüştüğünde. "Senin bir Rogers olman güzel olacak."

"Belki." Dedi ve gülümsedi Annabel. "Sen benim vazgeçilmez bir parçamsın Steve, resmi olarak karın olacağım ama her zaman bir Stark olarak kalacağım. Bir Stark olarak doğdum ve bunun değişmesini istemiyorum."

Başını salladı Steve. "Sana saygı duyuyorum. Hem belki böyle olursa Tony bana öldürecekmiş gibi bakmayı keser."

Gülümsedi Annabel. "Bu da olumlu tarafı mı?"

𝐋𝐄𝐆𝐀𝐂𝐘 • 𝐒𝐭𝐞𝐯𝐞 𝐑𝐨𝐠𝐞𝐫𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin