43 - "Doğum"

288 15 3
                                    

Merhaba canlarım! Uzun zamandır buralarda değildim çok beklediniz, yeni bölüm istediniz. Bunun için çok mesaj atan oldu. Ve herkese geri dönüş yapıldı.   İsterdim ki yorumlarda da aynı hassasiyet gösterilsin. Geç yazım ve yayınlama sebebim ise iş hayatımdan kaynaklı bir süreçti. Sizin için 1 haftadır uyumadan yazıyor düzenlemeye çalışıyordum.  Lütfen satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin, hatalarımı sizin sayenizde farkediyorum. Ayrıca güzel mesajlarınız içinde çok çok teşekkür ederim! ❤️💕
Sizleri çok çok seviyorum!İyi ki  varsınız! 🙏

Keyifli okumalar💕

Sevgi, merhamet, acı..
Hangisi var şu an içinde?
Yada tirtreyen bir gülücük? Nefes alışverişlerde zorlanma? O ufacık bakışlarda sessizlik..?
Ne demişti Asya 'sevgi emekti' gerçekten öylemiydi? Peki ya Asya, emek vereni sevmiş miydi? Yıldız yeryüzüne aşıktı fakat gökyüzü en çok emek verendi. Toprak ağaca, ağaç gökyüzüne, kuşlar bulutlara bulutlar yeryüzüne ve bulut haber gönderirdi yeryüzüne.
Peki ya ben? Bana emek veren biri vardı. Sevgi emekse sevmiş miydi?

Tarık'la geldiğimiz bu evde iki haftamız geçmişti bile. İlk gece dolma getiren üniversite öğrencisi genç kız, neredeyse hergün buradaydı.  Sebebi ise Tarık'a olan platonik aşkıydı.
Tarık ve Pınar sayesinde azda olsa kilo alabilmiştim. Hamilelikle birlikte iki beden büyümüştüm.

Bugünde gelmişti Pınar, dün olduğu gibi yine elinde kurabiyelerle daldı mutfağa. Çay koyarken yine sordu Tarık'ı. Yine oturdu sol tarafına. Tarık farkında olmadan güldü gözleriyle. Bakışlarında başka bir şey vardı. Onda ilk defa gördüğüm bir şey,bir bakış. Tıpkı onun gibi, tıpkı Pınar gibi!

Beni saf dışı bıraktıkları konuda Tarık'ta kendisini ifade ediyordu. İçimde bir yer acıyla çırpınıyordu. Onlar koyulaşmış muhabbetine daldıkları sırada, kasığımdan ince ama yakıcı bir ağrı geçti. Karnıma elimi koyup bütün karnım boyunca gezdirdim. Bir anda bacak arama gelen darbe ile tiz bir çığlık attım. Kaşığımda ki  ağrı, göbeğime şiddetini artırarak yükseliyor, bacak arasına daha çok baskı uyguluyordu. Çığlığımla yerinde doğruldu Tarık. İkinci kez gelen baskı ile tekrar çığlık attım. Tarık'ın sert mizacı yüzüne asılırken iki adımda yanıma ulaştı. İsmimi birkaç defa zikredip yüzümü okşadı. Pınar, telaş ve yüzünde anlamadığım başka bir duygu ile bize bakıyordu. Tarık'ın sesi telaş barındırırken kulağıma sadece kendi acı dolu sesim yankılanıyordu. Yüzümde hissettiğim dokunuşlar, acıdan olsa gerek hissizleşiyordu. Kulağıma değen endişe, korku ve bana ne olduğunu bilmeyen titrek sesler, beni biraz daha geriyordu.

Saniyelerin saate döndüğü, acının köz olup yaktığı bedende boğuluyordum adeta. Gelmiş miydi o vakit? Canımın parçası kızımla kavuşacaktım. Acı, mutluluk, korku, gerilim...

"Zeynep, bana bak güzelim. Zeynep korkma! Ikın, yok ıkınma nefes al. Yarabbim! Pınar, Pınar, Pınar ambulans... ambulansı ara, hadi hadi!" Çaresizce direktiflerini veren Tarık ne yapacağını bilmezken ellerini kollarıma geçirdi.

"Hadi güzelim kalk. Ne yapayım şimdi? Ben mi!" Diye saçmalamaya başlamıştı. Söylediği kelimeler birbirinden bağımsız firar ediyordu dudaklarından.

"Ambulans yolda, şimdi gelir. Zeynep, nasılsın?"

"Sence bu mantıklı bir soru oldu mu?" Tarık'ın stresli olduğu zamanlarda öfkesi üst çitaya dayanıyordu. Pınar ise Tarık'ın o seviyelere yükselmiş öfkesinden payını aldı.

"Tamam güzelim, buradayım. Ambulans geliyor, duydun mu?!" Dedi. Yüzümü okşayıp ellerimi öpüyordu. Aniden durdu. Kaşları çatıldı, gözleri sonuna kadar açık, pantolonuma bakıyordu. Ağzını araladı, zorla fısıldadı.

"Z-Zeynep, s-suyun gelmiş!" Bir saniyeliğine acım dinmiş, sancım yok olmuştu sanki. Oysa ki yine idrar kaçırdığımı sanmıştım.

"Ne!"diyebildim sadece. Tarık gülmek ile ağlamak arasında gidip geldi. Yüzü bocaladı. Bacak arama bir darbe geldiği an, son gücümle bağırdım.

"Zeynep, Zeynep!" Gözlerime inen perde ile acım, sancım son buldu.

Yazardan..

Ambulans, Zeynep için henüz gelmişken, bir çığlık koptu. Bu ses ambulans ekiplerini telaşla geldikleri eve yönlendirdi. Yumruklanan kapıyı telaşlı, genç bir kız açtı. Yüzünde göz yaşı kalıntıları hala tazeliğini korurken ağlamaklı sesi ile ekipleri Zeynep'e yönlendirdi. Sağlık ekipleri Zeynep'i gördükleri ilk an doğumun başladığını farkettiler. Suyu gelmişti Zeynep'in.  Ve başka şansları yoktu. Ambulanstan gerekli malzemeleri aldılar. Her şey hazırdı. Tarık kapının önüne çıkıp neredeyse unuttuğu sigaraya, ciğerlerini teslim etti. Ardı ardına bir duman çekip havaya yolluyordu. Heyecanını ve korkusunu sigara dumanı ile gökyüzüne bırakıp, bir oturup bir kalkıyordu. Acı ile inleyen Zeynep'e görevlilerin ilk direktifi nefes al ve ıkın olmuştu.

"Ahh, bu çok zor. Canım acıyor." Zeynep, dişlerinin arasına aldığı dudaklarını neredeyse parçalamış, ince ince, inen metalık kokulu sıvı dudaklarından intihar ediyordu.

"Bunlar çok doğal, her kadının yaşadığı şeyler. Hadi son bir gayret!" Dedi doktor, buna kendisi bile inanmıyordu. Sadece Zeynep'i yatıştırmaya çabalıyordu. Henüz işinde yeni olan bu genç kız doktorun kulağına neredeyse fısıldadı.

"Rabia abla rahim çok dar. Bebek ve anne tehlike altında."

"Seçeneğimiz yok Derya, biliyorum. Lütfen bana yardımcı ol. Allah'ım yardım et!" Doktor bile çaresizdi bu durumda. Hastaneye gitmek isteseler bebek boğulup ölebilirdi. Onlar kalmayı seçtiler. Seçmek zorunda kaldılar.

"Hadi güzelim, son defa, bebeğin için.." doktorun sözleri Zeynep'i dik durmaya zorladı. Kızına bir sözü vardı. Son kez ıkındı. Son kez zorladı kendisini.

Tarık'ın sigara paketi neredeyse bitmişti. Dudaklarında son nefesini veren sigarasını eline aldı fırlattı. Sigara izmaritini takip eden gözleri ince, naif ve alabildiğine şımarık bir sesle irkildi. Tarık, gözünden dudağına süzülen damla ile tebessüm etti. Gülerken gözlerinden akan yaşlar mutluluğunun işaretiydi. İki saniye öncesine kadar yerinde duramıyordu. Şimdi ise olduğu yere sabitlenmiş gibiydi. Hemen kendisine gelip kapıya ilerledi. Odaya girdiği an yüzü bembeyaz olmuştu. Başı dönmüş ayakta durmakta zorlanır hale gelmişti.

========================

Genç adam, belinde duran elin sahibine uykulu gözlerle uzunca baktı. Yatağında uyuyan sarışının elini, teninden uzaklaştırıp doğruldu. Boxerını beline çekip duşa girdi. Kısa zaman sonra duştan çıktı. Elini, ıslak saçlarının arasından geçirip dağıttı. Giydiği gri takım elbise içerisinde, beyefendi kimliğine bürünüp yataktaki sarışına bir kez bile bakmadan odadan ayrıldı. Otelin önünde hazır bekleyen taksiye bindiğinde telefona gelen çağrıyı bekletmeden hızlıca açtı. Çatılan kaşları keyifle açıldı. Dudaklarına yerleştirdiği gülümseme ile telefondaki adamını sabırsızlıkla dinledi.

"Efendim, kız ölmüş!"

B.S.
❤️❤️❤️

BABAMIN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin