Korkuyorum gözlerime takılıp kalmandan,
İçimdeki alevi fark edersin diye korkuyorum,
Gel desem..Tut elimi..Sevdiğim ol desem..
Dudaklarından çıkacak sözden korkuyorum.
Bedirhan Gökçe_Zaman insanı, en uçsuz bucaksız topraklara taşıdığı vakit, o toprağın acısını da tatlısını da gönüllü olsun veya olmasın yaşamak tatmak zorunda kalıyor. Tozu dumana katan hayatları filmlerde görürdüm hep. 'Ne kadar abartmışlar bu kadarda olmaz oha!' dediğim bile olmuştu. Bilmem kaç kere izlediğim filmin yönetmenine, yazarına, oyuncusuna hatta set ekibine kadar küfür yollamışlığım vardır. Sebepsiz yere görmeden hayal edemez hiç kimse! Bu cümleyi ünlü bir yazarın kitabında okumuştum. Anlamış oldum en azından. Ben hayalini kurmanın çok ötesine geçtim kendi filmimin yan karakterini oynuyor gibiydim yada başrol olsam bile ses efekti yada dublaj kullanılıyordu üzerimde!
Eve geldiğimizde Tarık'ın alay dolu bakışları beni karşıladı. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi başı dik burnu havada bu adam beni yeterince delirtiyordu. Ne gerek vardı bu kadar cömertliğe! Elleri, mavi ve lacivert tonlarını taşıyan kumaş pantolonun cebinde, ayaklarında rugan pabuçlarla normalde nefesimi kesecek türden bir tarzı olsada şimdi durum farklıydı. Bu adam bana sözleriyle işkence ediyordu. Benden tiksiniyordu. Durdum, susturdum iç sesimi. Eğik olan başımı hafif önüme kaldırdım. Merdivenlerden inen Ali görüş alanıma girdi. Her zamanki zarafetini sergileyip gülümsedi.
"Hoşgeldin Zeynep! Nereye gittin!? Seni çok özledik!" dedi Ali gözüyle arkasında duran Tarık'ı işaret ediyordu.
"Özlemek mi?" dedim şaşkınlıkla sabah çıkmıştım akşam geri döndüm. Abartılacak bir şey yoktu.
"Ali!" Dedi Tarık uyarıcı ses tonuyla, Ali kotunun cebindeki tek elini çıkarmadan, diğer eliylede görünmez ceketin önünü kapatıp benim ve Tarık'ın önünde eğilip elini uzattı ve gülerek mutfağa yöneldiği sıra Tarık'ın sesiyle olduğu yerden ona gülümseyip geri döndü.
"Senin haberin yok galiba!?" Dedi Ali'ye bakmadan, alaycı o bakışları iğneleyici sözlerine benim üzerimden yetinmeye çalıştığı çirkin sözlerine devam ediyordu.
"Tarık!" uyarı veren Gözde'yi dinlemeden bedenini Ali'ye çevirirken gözleri hala benim üzerimdeydi.
"Haberim mi? Neden, kimden haberim olacak abi?" Ali şaşkınlık içerisinde bize bakıyordu.
"Yeter Tarık! Bilmediğin işlere karışma, saygısızlık yapmak istemiyorum. Lütfen!"
"Gözde!" dedim ağzından kaçacak kelimeden korktuğum için. "Ben gitsem iyi olacak... Ve lütfen beni durdurma." Bakışlarımı Tarık'tan alıp salondan büyük kapıya yöneldim. Durdurmadı kimse, umrumda değildi. İspatlamam gereken birşey yoktu dediğim gibi, ama canım çok yanıyordu sözlerinden. Duymak zorunda değildim bu sözleri.
"Dur!" dedi Tarık yine emrivakiyle 'dururmusun?!' yada 'beklermisin?' Demedi!
Gözlerimi kapatıp yutkundum. Gözlerimi açıp gökyüzüne başımı kaldırıp baktım. derin bir nefes alıp bakışlarımı gökyüzünden ona çevirdim."Evet..." Diye kollarımı göğsümde bağladım. Yine itinayla o saçma bakışlarını üzerimde gezdirirken parmağını uzattı.
"Şimdi hatırladım seni!"
Anlam veremiyordum beni nereden tanısın ki? Son yaşadıklarından sonra beynim işlevini kaybetmişti sanki. Düşüncelerimi en geriye sardım. Tarık ise konuşmasına devam etti."Sen iki hafta önce benim sınıfımdaki kızdın... değilmi Zeynep? İsmimin üzerine vurgulayarak konuştu. Hangi sınıf yine ayıklamaya başladım. Bir anlam çıkaramadım söylediklerinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN GÜNAHI
Teen FictionZeynep, gecenin bir yarısı Gözde'nin yardımıyla annesini aramış korktuğu gibi babası çıkmıştı telefona. Konuştular, ağladılar, güldüler. Zeynep güldü sonunda! Uzun sürmesede gülmüştü. Mutluluk o'nun için kelebeğin ömrü kadardı bir saatlik yada bir...