Yaprak uçtu. Özgürlüğüne kavuştuğunu sanıp güvende olduğunu, onu hiç bir rüzgarın etkileyemeyeceğinden emin bir şekilde huzurla bir nefes almıştı. Her nefes alışında canını yakan, cigerinde bir acı bırakan bir fırtına vardı. Vicdansız, elleri günah dolu bu fırtına yaprağı dalından koparmakla yetmedi. Onu bırakmadı. Fırtınanın istediği yaprağı avuçlarının arasına almak bu hırçın yaprağı ehlileştirmek kendine bir süs eşyası olarak saklamaktı. Her adımını takip eden fırtınayı unuttu. Rüzgar yaprağı nereye ucurursa uçursun fırtına yaprağın peşinden ayrılmayacaktı. Günahın gölgesini taşıyan benim. Ben Zeynep Akın acının bedene bürünmüş hali ile hala odamda hala düşünceli ve bir o kadar korkuyordum. Yapmak istediğim düşünmeden hareket etmek istediğim bir şey vardı. Herkesin önüne çıkıp işte bu halimin sorumlusu bu alçak demek istiyordum. Hatta Gözde ve Tarık'ın gözüne sokmak istercesine tükürmek istiyordum o pisliğin suratına...
Yapamam, yapmam değil oluru yok ya-pa-mam anlıyormusunuz. O iğrenç yüzüne bakmayı geçtim beni bebeğimi görürse daha ne kadar alçalır. Herkesi geçtim. Ben bir değil artık iki can koruyorum. Beklemeliydim evet en iyisi bu Gözde'ye söylemeliyim herşeyi. Buna önceliği olan tek kişi o! Bilmeli sevdiği adamın ne kadar aşağılık bir varlık olduğunu..
Sakinleşemiyordum miğde bulantım devam ederken kasığımdaki kasılmalar yeniden baş gösterdi. Usulca giriyor bir anda son hamlesini yapıyordu. Karnımdaki krampa karşı geçen sefer gittiğimiz Gözde'nin arkadaşı olan doktorun yazdığı ağrı kesiciyi sol tarafımda duran dolaptan çıkardım. Hamile olduğum için her türlü ağrı kesiciden içemiyordum. İlacı buldum ama içmem için su yada başka bir içeceğe ihtiyacım vardı. Fakat odamda ne yazık ki yoktu. Su olmadığı için de öylesine yutamazdım. Telefon rehberini açıp tek tek baktım.Gözde
05*********
Hayır Gözde olmaz. Gelirse benide götürür. Sıradaki kişiye baktım.Çatık Kaş
05*********
Bu kişi tahmin ettiğiniz üzere Tarık ki benimle ilgili hiçbir şeyde kılını dahi oynatmaz. İki kişi kaldı Filiz apla ve Ali...
Filiz aplayı geçip Ali'nin numarasının üzerine bastım. Stresten dudaklarımı dişliyordum. Sonunda beklentimin karşılığını aldım. Ali telefonu açar açmaz konuşmasına fırsat vermeden atıldım."Ali sus ve sadece beni dinle! Odama bir bardak su getir ama sakın ismimi anma!" Telefonu kapattıktan yaklaşık iki üç dakika içinde kapım tıklatıldı.
"Kimo?"
"Aç benim!" Kapıyı temkinle açıp çatık kaşlarıyla bekleyen Ali'yi içeri aldım. Kapıyı kapattım şimdi Ali'nin soruları vardı ama benim bunu anlatmaya ne dermanım nede cesaretim vardı. Suyu Ali'nin elinden alıp konuşmak istemediğim için yatağın diğer tarafına yöneldim. Kutudan ilacı çıkarıp su ile birlikte içtim.
"İsmini neden söylememi istemedin?"
"Ali..." Dedim anlatmaya hazır olmadığım için bir yalan bulmalıydım. Yalan sayılmazdı aslında karnımda ağrı vardı ve miğdem taşacak durumda bulanıyordu.
"Kasılmalar yaşıyorum sen git yemeğine devam et. Sonra görüşürüz." Konuşmasına fırsat vermeden yatağa uzandım. Bir süre sonra kapı sesi gelince yattığım yerden kalktım kapıyı tekrar kilitledim. Gözde yanıma gelmedi. Unutmuştu, heyecanlıydı doğal olarak. Gelmemeliydi zaten. Sevgilim dediği kişiyi, yaratığı en samimi dostları ile tanıştırıyordu. Holden gelen sesler ile yuttuğum hap sebebiyle gözlerim ağırlaşmaya başladı. Kasıklarımda ağrı artık yok denecek kadar azalmıştı. Yatağın üzerine geri uzanıp gözlerimi kapattım öyle ki günlerdir uyumuyormuşum gibi göz kapaklarımın arasından yaş geliyordu.
Sabah gözlerimi dinlenmiş vücudumun etkisiyle rahatça açtım. Ama üşüyordum. Dün gece kapatmayı unuttuğum penceremden şimdi buz gibi ayaz odamı buz tutacak kadar soğutmuştu. Kalkıp penceremin kapısını kapattım. Banyoya girip üzerimdeki elbiseyi dikkatlice çıkarıp kabine girdim. Suyumu hazırlayınca sıcak sudan gelen buhar tenimdeki görünmez buzu eritmeye başlamıştı. Suyun içine girince gözlerimi kapattım ve bir kaç dakika öylece bekledim. Saçımdaki tokayı çıkarıp bileğime aldım. Saçıma çilek kokulu şampuandan döküp iyice yaydım yavaş hareket ediyordum hiç çıkmak istemiyordum. Ama içimdeki ürpertiyi atamıyordum bir türlü. Ağlama hissi geliyordu. Birden bir hıçkırık koptu boğazımdan. Ağlamaya başlamıştım bile dün o kokuyu alınca içime dolan korkuyu bugün ağlayarak atlatmak zorundaydım. Ağlayıp rahatlamam gerekiyordu. Ah ne diyorum böyle bir durumda kim rahat hisseder ki hiç kimse... Hala tehlikenin göbeğindeyken hiç beklemediğim yerden geldi. İhanete uğramış sırtımdan vurulmuş gibi hissediyorum. Hayır Zeynep böyle düşünmemelisin. Gözde onun kim olduğunu bilse yaparmı? Benim tanıdığım Gözde yapmaz bana bunu yapmaz. Beynimdeki tonlarca ağırlıktaki düşünceleri bırakıp duştan çıktım. Üzerime İspanyol paça pantolon ve oduncu gömleğimi giyip saçlarımı taradım tekrar bağlayıp odamın kapısını açtım ama freni patlamış kamyon gibi geliyordu Gözde. Ben yatağın ucunda beklerken kollarını göğsünün üzerinde birleştirdi dudağının kenarını dişlerinin arasına aldı gelirken gülüyordu. Şimdi ise evet trip atıyor. Bir özür Gözde'yi memnun eder düşüncemle konuya girdim."Özür dilerim-"
"Ben sana küstüm!" Her ne kadar kötü hissetsemde Gözde'nin attığı tribe güldüm. "Sormayacak mısın?" Diye devam ettiğinde aynı duruşunu bozmuyordu. Anlatmak istiyordu fakat ben duyacaklarımdan korkuyordum.
"Neyi?" Ellerinin bağını çözüp belinde birleştirdi. "Tabi! Akşam yemeği umrunda değil. Olsaydı ne olduğunu bilirdin."
"Gözde..." Diye başladım. Anlatabilecek miyim bilmiyorum? Gözlerimi kapattım galiba şimdi anlatmanın tam zamanıydı. Yatağın üzerine oturdum. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.
"Tamam şaka yapıyorum. Ali söyledi ağrın varmış. Ama kuzum gelip bir hoşgeldin deseydin!" Dişlerimi birbirine bastırıp bir anlık öfkeyle ağzımdan kaçırdım.
"O adi herife mi?" Dedim anında ellerimle ağzımı kapattım. Gözde kaşlarını çattı ellerini belinden indirdi.
"Ne.. ne kim?" Diye şaşırdı. Bu kadar ağır bir kelimeyi Gözde onun ne tür bir yaratık olduğunu bilmeden söylememeliydim.
"Ş-şey Gözde... ben!" Gözde parmağını salladı bana
"Zeynep haddini bil ne dediğini ne demek istediğini biliyorum. Sakın bir daha onun hakkında böyle birşey söyleme!" Gözde'nin sözleri gözlerimi doldurdu. Haddime giriyordu. Bu kadın benim arkadaşım.
"Gözde lütfen bir dinle! O adam.... Bana..."
"Zeynep sus, kalbini kırmak istemiyorum! Pişman olacağım sözler sarfetmek istemiyorum yeter." Gözde beni dinlemek istemiyordu dinlemeyecektide odadan öfkeyle çıktı. Başka bir çözüm yolu bulmalıydım. Ona bunu farklı bir yolla anlatmam gerekiyordu. Arkasından gidip söyleyemezdim. Hem gitsem ne diyecektim ki 'senin dün akşam tanıştırmak için getirdiğim adam bana tecavüz edip hamile bırakan adam ve sıradaki kurbanı sensin' mi? Olmaz! saatlerce düşündüm ne yapmalıydım? Nasıl ikna edip kurtarmalıydım onu? Tek bir çözüm yolu var. Başka seçeneğimin olmadığı bir yol. O yol ki başka bir karanlığa açılan pencere, o pencerenin önü tuglalarla örülü...
B.S.
❣️❣️❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN GÜNAHI
Teen FictionZeynep, gecenin bir yarısı Gözde'nin yardımıyla annesini aramış korktuğu gibi babası çıkmıştı telefona. Konuştular, ağladılar, güldüler. Zeynep güldü sonunda! Uzun sürmesede gülmüştü. Mutluluk o'nun için kelebeğin ömrü kadardı bir saatlik yada bir...