Seni gönülden seven insan için iyi gün kötü gün yoktur. Ne zaman yanında olması gerekiyorsa o zaman yanında olur!
Cemal Süreya_Merkezin içine doğru gelen seslerle daldığımı farkına varıp sesin geldiği yöne baktım. Benimle aynı yaşta olduğu belli bir delikanlı üzerindeki tshirtü yırtılmış birkaç damlada kan vardı. Kolundan tutan iki polisle beraber önümden geçerken arkasından gelen kıza gözüm takıldı. Gözde önünde götürülen delikanlının ardından telaşla ilerlediği sırada
görünmek istemediğim için yüzümü saçlarımla kamufle ettim. Köşeyi döndükleri an arkalarından takip ettim. O çocuğu babamı aldıkları sorgu odasına aldılar. Gözde ise dışarıda kalan polise birşeyler anlatmaya çalışıyordu. O poliste içeri girince Gözde yüzünü avuçlarının arasına alıp duvara yaslandı, yüzünü benden tarafa çevirince duvara sırtımı dönüp saklandım. Tekrar bakınca bu tarafa geldiğini görüp kantine doğru ilerledim. Üç polis memurunun oturduğu masaya sırtım girişe dönük şekilde sandalyeye oturdum. Ben oturunca polislerin odak noktası oldum. Cesaret denen şey korkuyla oluştu bende. Hepsine birden gülümseyip arkama göz ucuyla bakınca Gözde'nin bize doğru adımladığını farkedip önüme döndüm. Sanki özel birşey konuşuyor gibi polis abilere başımı uzatıp yine gülümsedim. Kaşlarımı kaldırdım annesinden şeker isteyen çocuk gibi baktım. Gerizekalı olduğumu düşünen polis memurları çok tuhaf bakıyordu. Biri kalktı arkasından diğer ikiside kalkınca dımdızlak kaldım ortada. Masada bırakılan bir kağıt bardağı boş mu dolumu demeden kamuflaj olarak kullanıp çöpe yolladım. Arkama bir kere bakıp Gözde'nin kantinden kahve aldığını görünce koşar adımla ne kadar zor olsada bu durumda en dışarı çıktım. Nefes nefese kaldım.Binanın yan tarafına geçip duvarın önünde duran banka oturdum. Önünden geçen küçücük bir kedi yavrusu vardı. Çok şirindi çağırdım 'ne işi varki burada?' kendi kendime sorduğum saçma soruya omuz silkip kedi gelmeyince yaslandım arkama. Binaya uzaktan bir göz attım. Duvarın boyası dökülmüş, çok uzun yıllardır kullanıldığı belli oluyordu. Yanında onunla aynı yaşta olduğunu düşündüğüm bir ağaç vardı. Aslında birden çok ağaç vardı ama, gözüm ona takıldı.
Diğerleri solmuş turuncu, sarı bazısıda kızıla kaçarken diğerlerinden çok farklıydı bu ağaç! Pembe renkleri vardı, arada yeşil yapraklarıyla esen poyraza ve sonbaharın sonlarına rağmen olağan üstü bir güzelliğe sahipti. Özenle tutuyordu yapraklarını rahat ettiriyordu sanki dallarında. Günler önce evde bırakıp gittiğim telefonuma baktım. Bir sürü mesaj, arama vardı. Çoğu annem ve babam tarafından. Farkında değillerdi sanırım, telefonu evde bıraktığımın. Telefonu kapatmadan üst tarafındaki saate baktım, çok geç olmuş ve annem şimdiye çıkması lazımdı. Gözde'de gitmiştir düşüncesiyle telefonumu cebime geri yerleştirip ayağa kalktım. Binaya tekrar girdim. Danışmanın on tarafına geldiğimde bir titreme ile cebimdeki telefonu çıkardım. Tekrar yürümeye devam ederken mesajın önemsiz bir banka reklamı olduğunu görüp çıkış yapıp yerine koydum. Başımı kaldırıp baktığımda annem, Gözde ile konuşuyordu. Kalbim yaptığı işi hızlandırınca elim ayağıma karıştı. Annem beni farketmiş olacak ki el işaretiyle beni Gözde'ye gösterip çağırdı. Gözde beni gördüğü an şaşkınlıkla bir anneme sonra baktı.
"Zeynep!"Bölüm sonu!
❣️❣️❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN GÜNAHI
Teen FictionZeynep, gecenin bir yarısı Gözde'nin yardımıyla annesini aramış korktuğu gibi babası çıkmıştı telefona. Konuştular, ağladılar, güldüler. Zeynep güldü sonunda! Uzun sürmesede gülmüştü. Mutluluk o'nun için kelebeğin ömrü kadardı bir saatlik yada bir...