17 - "Yemin"

658 30 2
                                    

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.

"Biliyormusun Zeynep..." Diye söze başladı Gökçe yüzündeki tatlı gülümsemesiyle.

"Biz üç arkadaş sekiz yıl önce tanıştık. Ve o günden beri hiç ayrılmadık. Hepimizin farklı bir hayat hikayesi var. Fakat aynı yola çıkan farklı hikayeler.." dedi gözleri uzaklara dalarken

"Nasıl... Yani hikayeleriniz.." dedim sormaya çekindim. Gülünce yanaklarında oluşan çukur ve kısılan gözlerini bana çevirdi.

"Acı... Hepimizin hikayesinin ortak noktası acı! En çok acıyla cebelleşen Tarık oldu. Eğer isterse kendisi anlatır zaten birgün. Hiç sanmıyorum ama denemeye değer. Ben benim hikayemi sana  anlatmayı çok isterim. Tabi kahvaltıdan sonra..." Gözde önümden kalkarken aklımı kurcalayan o soruyu sordum.

"Ben sizi kuzen falan sanıyordum?" Dedim.
Gülümsemesi ve o eskimeyen enerjisiyle dizime elini koyup tekrar önüme oturdu.

"Herkes öyle sanıyor, İlk değilsin. Biz üç arkadaş sekiz sene önce bu caddede bulduk birbirimizi ve sonrası işte gördüğün gibi."
Samimi tavrı beni etkiliyordu ama bir yanım o yanım aklım oluyor. Çıkmaz güven ikilimine sokuyordu. Yalan söylemediğine adım kadar emindim. Beni tanımıyordu. Onlara gelen bendim. Beni bulmuşken 'hadi su kıza bir yalan söyleyelimde kalan güvenini de biz zedeleyelim' dememişlerdir herhalde.
Sekiz yıl aynı evin içinde, iki erkekle beraber, hemde arkadaş! Dediğim gibi kardeş yada kuzen olduklarını düşünmüştüm. Dizime vurup iç sesimle konuşmalarıma virgül koyan Gözde, "hadi kalk acıktık!" Diye ayağa kalkıp karnımı okşadı.

"Gözde kızım, kahvaltı hazır." Filiz abla kapıya gelip çağırdığında çıkmak üzereydik.

Merdivenlerden  inerken Tarık ve Ali masada servis yapan, Filiz abla ile şakalaşıyorlardı. Adım seslerimiz konuyu deldiğinde aşağıya indiğimizi gören Ali ve Tarık baştan aşağı beni süzdü. Ali, Filiz abla ile konuşmaya devam ederken Tarık'ın gözleri hala benim üzerimdeydi.

"Bugün kapıya bir dilenci geldi.." diyordu Filiz abla fincanlara çay doldururken.
"Biraz bozuk vardı onları tutuşturdum eline."

"Düşünüyorum da...." diye söze girdi Ali,
"Geçenlerde bozuk bulamadım dilenciden para bozdurmuştum oda tümletmeye mi gelmiş?" Gözlerini kısıp, elini çenesine yerleştirdi düşünceli görüntüsü kıkırdamama neden olurken Tarık'ın gözleri bana kaydı oda güldü. Tarık karıştırdığı çayının kaşığını fincanın tabağına koyarken Ali'ye kaçak bir gülümsemeyle baktı.

"Abi sen dilenciden paramı bozduruyorsun?" Tarık'ın Ali'yi dalgaya alması sonucu Ali safça cevap verdi.

"E abi n'apıyım öyle denk geldi." Tekrar kıkırdadığımda Gözde gülümseyerek elimi sıktı, gözlerini kırptı.
Böyle masum insanlar kötü olabilirmi!? Hiç sanmıyorum üç gün oldu buraya geleli ama ısındım onlara ailem gibi.
Kahvaltı masasından ilk Ali ve ardından Tarık kalktı. Sonra ben ve meyve suyunu bitirdikten sonra Gökçe kalktı. Filiz apla masayı toparlarken Gökçe ve ben salonun ortasına kurulmuş varaklı koltuklara yerleştik.

"Kaç aylık oldu?" Dedi Gözde telefonuna göz attıktan sonra. Karnımdaki karanlığım dediğim dikkatini çekmişti. 'Parlak bir yıldız gibi'! Karnıma elimi koyup okşadım karanlığımı.

"Bu hafta dört aylık olacak!" Şaşırmıştım kendi ağzımdan çıkan cümleye.

"Dört aylık hamile olduğun hiç belli değil. Vitamin falan vermesi gerekiyordu doktorunun alıyor musun?"

"Hayır almıyorum, daha yeni öğrendim." Gökçe ayaklarını geri çekip, başını bana doğru eğdi. Kaşları çatılmış söylediğimi anlamamış bir hava verdi.

"Nasıl yani, bu zamana kadar hiç hamilelik belirtileri gösteren şeyler yaşamadın mı?" Merak barındıran yüz ifadesine karşı çekingen bir tavırla onu yanıtladım.

"Belirtiler vardı. Ama... anlamadım. Kanamam gelince babam ve annemle hastanede öğrendik!"
Şaşkınlığını üzerinden atamayan Gözde elini kaldırdı.

"Dur bir saniye, baban ve annendemi biliyor!?" Gözleri irileşip daha bir merakla bakmıştı ağzımdan çıkacak olan kelimelere. Başımla onay verdikten sonra tekrar konuştu.
"Yani... senin için sorun olmayacaksa dinlerim!"
Gözlerimi tavana diktim. Söylemeli miydim? Ya anlattığımda acıyarak bakarsa, ya aynı şeyler başıma gelirse... Gözlerimi kapatıp bir nefes bıraktım. Anlatacaktım. Anlatmak zorunda hissediyordum kendimi. Paylaşmak hafiflemek istiyordum.

"Sana herşeyi anlatmak istiyorum. Ama senden başka kimsenin bilmesini istemiyorum."
Dudaklarını birbirine bastırıp, başını salladı.

"Sana söz veriyorum Zeynep. Sen istemediğin sürece sırrını kimse bilmeyecek!"
Dudağımı ıslatıp oturuşumu rahat hale getirince başladım atlatmaya.

"Bir adam tanıdım, komşumuzmuş. Sevdim... belkide hevesti bilmiyorum. Evimize geldi evine gittik. Ailem seviyordu onu. Şehir dışına çıktılar. Tanıdığımız kimse olmayınca beni ona emanet ettiler. Kurt'a kuzu'yu...."
Diye başladım. Son yaşadıklarımda dahil herşeyi Gözde'ye anlattım.

"Yani dün, bizim Ali'nin ismini duyunca... ondan!"

"Evet... O yüzden gitmek istedim tahammülüm yok o ismi duymaya." Gözde gözlerininin yaşını silip koltuktan kalktı. Elimden tutup benide kaldırdı.

"Çok küçüksün, çok masumsun! İstesende istemesende yanında olacağım. istesende istemesende yardımcı olacağım. Senin karnında taşıdığın bu küçük canlı gibi birini tanıyorum. Onun tattığı acıyı yeni misafirimize yaşatmayacağız. Sen, ben ve diğerleri, onu koruyacağız." Dedi başımı göğsüne yasladı. Acımadı. Benim hikayeme 'boşver' demesini bekliyordum. Umrunda olmaz sanıyordum. Sırtıma bir bıçakta o saplar sanmıştım. Benim düşüncemin aksine 'hazırım, herşeye varım' deyip sırtıma elini koyup yanımda olduğunu söyledi. Beni bir yabancı anladı. Beni bir yabancı  savundu. Beni bir yabancı destekledi!

Bölüm sonu.

Sırtınızda ki el sizi mutluluğa, sağlığa, huzura iteklemesi dileğiyle Aşkla kalın ❣️

BABAMIN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin