Hayat bizi resmen dört işlemle sınar; gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der.
Lev Tolstoy"Seher... ben düşünüyorum da," diye başladı orta yaşlı adam. Kafasından her ne geçiriyorsa alacağı tepkiden korkuyordu. "Zeynep'te isterse arkamıza bakmadan gidelim." Sami'nin ortaya attığı fikir Seher'i aydınlatmış gibi yüzünü ona çevirdi. Seher'de hemfikirdi ancak bi sorun vardı ki ikisinin de kafasını kurcalayan şey aynıydı. Zeynep'in fikrini nasıl alacaklardı. Öyle ki konuşmak Zeynep için zoraki birşeydi.
Anne ve babası Zeynep'i biricik kızlarını bu kâbus şehirden kurtarmak, karanlıktan çekip almak istiyorlardı. Kızlarının yaşadığı şeyler kolay değildi.
Seher, boşanmak istiyor ama Zeynep'in durumunu düşünerek bir süreliğine bu konuyu erteliyordu. İçine sindiremesede aynı evde kalmak, Zeynep için kendini teskin ediyordu. Bir darbede o vurmamak için dişini biraz daha sıkması gerekiyordu.
"Gidelim!" Arkalarından gelen kırgın ve kısık ses ile irkildiler. Kızlarının sesini haftalar sonra ilk kez duyuyorlardı. Annesi yavaşça kızına yaklaştı. Mutluluk gözyaşlarıyla Zeynep'ine sarıldı.
Ruhu çekilmişti sanki Zeynep'in.
"Nereye isterseniz.." diye fısıldadı
Gözlerinden yaşlar akarken babasına bakarak devam etti. "Bu şehirden uzağa..." göz yaşları bir ırmaktı ve o ırmağın kaynağı çok acı veriyordu. Annesi daha sıkı sarıldı. Sanki mümkünmüş gibi kalbine sarılmak, onu orada iyileştirmek istiyordu. "Götürün beni anne! Nefes alamıyorum." Dedi bedenini taşıyamayan bacakları ona zorluk çıkarıyordu.İlk kez konuştu Zeynep! İlk defa içini açtı.
Konuşmayı yeni öğrenmiş bebeğinin kelimelerini heyecanla ayrıştıran bir baba edasıyla başını sallıyordu Sami. Kızının her kelimesinde her harfinde dudakları daha çok geriliyor yukarı kayıyordu.
Babası mutluluk gözyaşlarını avuç içleri ve içinden kovmayı beceremediği pişmanlık hissi ile sildi. Adım adım kızına ilerledi ve saçını okşadı. Annesinin yerini şimdi babası almıştı. Zeynep'in gözyaşlarına dudaklarını bastırıp ıstırapla fısıldadı."Gidelim Kızım!"
**** **** ****
Zeynep3 AY SONRA
"Anne ben çıkıyorum!"
Şehir değiştirmemizin üzerinden tam tamına oniki hafta geçmiş babam alelacele bulduğu bir psikiyatristen randevu almıştı. Arkadaş gibi olduğum Çetin beyden, 3 aydır terabi görüyorum. Başlarda bayağı zorlansamda onunla konuştukça kendi benliğimi buldum.
İçimde, ruhumda hep yara olarak kalacak kötü anılarımı hafifletti. Kekeleme sorunumu bile onun sayesinde kolayca yendim. Şimdi yine onun yanına gidiyorum.
Çetin bey'in ofisine geldiğimde kapısında biraz nefes alıştırması yapıp, kapıyı iki kez tıklatıp açtım.
"Evet... Zeynep! Hoşgeldin kızım, içeriye gel."
İçeri girdim, masanın önündeki koltuğa oturdum. Her zaman ki gibi güler yüzle karşıladı."Nasılsın?"
"Teşekkürler, iyiyim. Siz?"
"Teşekkürederim kızım! Bişeyler alır mısın?"
Artık doktor - hasta aşamasını geçmiş baba - kız gibi olmuştuk babam bazen kıskançlığını dile getirse de çoğunun şaka olduğunun farkındaydım."Yok teşekkürler."
Doktor Çetin arkasında duran raftan mavi bir dosya indirip boynunda asılı olan gözlüklerini gözlerine yerleştirdi. Dosyanın kapağını açıp dikkatlice inceledi başını kaldırmadan gözlerini bana çıkardı.
"Sana bir iyi birde kötü haberim var Zeynep!" Kaşlarımı çatıp doktor Çetin'e dikkat kestim.
"Kötü haberim... Emekli oluyorum ki bu eşim için iyi bir haber!" Dudağımın kenarı yukarı kıvrılırken kendimi kahkaha atmamak için zor tuttum.
"İyi haberim ise bu son seansımız! Artık senin, bana veya başka bir doktora ihtiyacın kalmadı."
Bulunduğum yerde oksijensiz kalmış gibi nefesim kesilmişti. Bir anda öksürmeye başladım. Doktor Çetin, önünde duran üzeri kapalı su bardağını bana uzattı bir yudum alıp masanın üzerine geri koydum. Daha önce bununla alakalı bişeyler söylemişti ama beynim bunu reddetmişti şimdi ise kabullenemediğim gerçekle yüz yüzeydim.
"Zeynep... bana bakarmısın? Tatlım konuştuk bunları."
"Biliyorum, ama...." Masanın üzerindeki ellerimi avucunun içine aldı ve bir baba edasıyla konuşmasına devam etti.
"Zeynep, kızım... artık yürümeyi öğrenmen gerek. Tek başına! Bugün ben gidiyorum lakin gelecekte annen ve babanda olmayabilir. Seni hep düştüğünde kaldıracak bir el olmayacak hayatında. Biz yalnız geldik dünyaya ve aynı şekilde yalnız yaşamayı, yalnız hayatta kalmayı öğrenmemiz gerek. Yaşadıkların acı, zor biliyorum lakin gerçek. Hayat şu an, şimdi. Kalkmana ben yardım etmedim. Ben sadece aracıydım. Sen kendin başardın bunu biliyorsun değil mi? Şimdi güzel kızım, yürü düş... lakin kalk ve tekrar yürü! Sen güçlü bir kızsın!"
******
Doktor Çetin'in konuşması daha orada beni güçlendirmişti ama ne yazık ki uygulamaya cesaretim yoktu. Ayağıma taş bağlanıp suyun derinliklerinde kaybolmuş gibi çaresizdim.
Boğuluyordum ama ölemiyordum.
"Anne ben geldim!" Eve girdiğimde kimse görünmüyordu. Odama girdim. Saatlerce odamın içinde dolaşıp, düşündüm. Hâlâ kafamın içinde yankılanıyodu doktor'un söyledikleri. Hemen annem ve babamın yatak odasına gidip babamın bilgisayarını aldım. Evimize en yakın okul için arama yaptım.
Artık kendim yürümek istiyordum. Annem veya babamın gölgesine saklanmadan hayatıma yeni hedefler koymalıydım. İlk olarak kaldığım yerden okuluma devam etmeliydim.Bölüm sonu!
Oy, oy, oy Zeynep'im şaka bir yana oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum!
AŞK'LA KALIN!❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN GÜNAHI
Teen FictionZeynep, gecenin bir yarısı Gözde'nin yardımıyla annesini aramış korktuğu gibi babası çıkmıştı telefona. Konuştular, ağladılar, güldüler. Zeynep güldü sonunda! Uzun sürmesede gülmüştü. Mutluluk o'nun için kelebeğin ömrü kadardı bir saatlik yada bir...