"Günlerden bencillik ve acı!"
Yağmurlu bir Cumartesi sabahı odamdan çıkıp salonda oturan Gökçe'nin yanına elimde elbisesi ile gittim. Kitap okuyordu. Elindeki kitap çok ünlü bir yazara aitti. Onu her gördüğümde bu kitaptaydı başı. Sanırım çok seviyor olmalı. Bazı insanlar kitapla anlatırlar yaşadıklarını, bazıları ise kendi hayatlarından bir parça bulur, her satırında! Belki bende bir gün böyle bir kitap yazarım soluksuz okunacak. Okuyanlar, kendilerini bulacak belki raflarında öylece duracak. Tozlu raflarda silinmeye yüz tutmuş duvarlarda...
"Gökçe!" Dedim vedalaşmak için başında bekliyordum. Kitaptan başını kaldırmadan seslendi. Kitaba bayağı bir dalmış farketmedi.
"Hıı!" Gözde kitabı öyle sert kapattı ki ses geldi kitaptan. Başını bana kaldırıp oturduğu koltuktan kalktı.
"Sen gidiyorsun değil mi? Unutmuşum!" Yemek masasının üzerinde sınav kağıtlarını inceleyen Tarık başını kaldırıp bize baktı. Gözündeki gözlüğünü çıkarıp kağıtları düzenleyip olduğu yere koydu. Gözü hala bizim üzerimizde bir Gökçe'ye bir bana bakıyordu.
"Evet gidiyorum. Bunu al!" Diye uzattım elbiseyi. Elimdeki elbiseyi alıp koltuğun üzerine koydu. Elimden beni asılıp sarıldı. Sırtıma bir kaç dokunuş yaparken Tarık adım adım yanımıza geliyordu. Alaylı bakışları benim üzerimde geziniyor, bakışlarına anlam veremiyordum. Derdi ne olabilirdi ki benimle böylesine itici hareketler sergiliyordu. Gökçe'nin omuzuna elini koydu. Dudağının kenarı yukarı kıvrılırken konuştu.
"Gidiyormu?" Dedi kaslarıyla beni işaret ederek. Bana sormamıştı 'Gidiyor musun?' dememişti. Gökçe'ye benden bir eşya olarak bahsetmişti. Sinirlendim kaşlarımı çatıp Gözde'nin konuşmasına fırsat vermeden o anki öfke ve cesaretle konuştum.
"Evet gidiyorum. Ben bir eşya değilim bana da sorabilirdin. Kurtuluyorsun kutla!"
Gözde'nin gözleri ilk defa benden bu denli birşey işitmesi ile açıldı.Tarık hâlâ gülümsemesi solmazken Gözde omuzumdaki elini sıkarak işaret veriyordu susmam için. Gözde sanırım Tarık'tan korkuyordu. Yada yapacak belki söyleyeceklerinden konuyu değiştirmek için atakta bulundu.
"Sen annen ve babanın evinde kalmayacaksın anladığım kadarıyla peki oradan nereye gideceksin?" Tarık'ın gülümsemesi genişledi.
Günlerdir bu anı bekliyormuş gibi tek kaşını kaldırıp, dudaklarını araladı."Karnındaki bebeğin, babasının yanına tabi!" dedi hissizce, bilmeden önyargıya sığındı. Gözlerim dolup taşarken Gözde araya girdi.
"O çocuğun babas-"
"Gözde lütfen söz vermiştin." Gözde'nin gözlerine yalvarırcasına baktım. Dudaklarını birbirine bastırıp başını salladı.
Tarık'a çevirdim bakışlarımı anlamamıştı! Anlamasınıda beklemiyordum. Gülüşü soldu, kaşları çatıldı. Ağlayarak hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Dışarı, en dışarı, ait olduğum yere çıktım.
Suyun dışına çıkan her balık ölmeye mahkûmdur. Bana istem dışı yapılan şeylerle hayata tutunmaya çalışırken tanımadığım her insan ön yargıda bulunuyor küçümseyici gözlerle bakıyorlardı. İşte Tarık'ta sadece bunlardan biriydi. Eğitimci olmasına rağmen mantığını kullanmaksızın hareket eden bir eğitimci! Bu insanlar hep vardı ve var olmaya devam edecekler. Sınav gibi!
Saatlerce sürdü yürümem. Az ileride bir bank vardı ve karnıma kramplar giriyor elimle içerideki karanlığımı yatıştırmaya çalışıyordum. Oturduğum banktan kasılmalar nedeniyle zorlanarak kalktım. Yavaş adımlarla karnımı tutarak tekrar yürümeye başladım. Tarık'ın söyledikleri bir an bile aklımdan çıkmazken şimdide bu krampla savaş veriyordum.
**** **** ****
Eve yaklaşmışken, dikkatimi beyaz bir araç çekti. Biraz daha ilerledim. Evimin önündeki aracı daha net görebiliyordum. Bu bir polis aracıydı. Kapısı açık polis aracına iki kolunada polisler girmiş babamı araca bindiriyorlardı. Karnımdaki sancıyı unutup adımlarımı hızlandırdım. Polis aracının yanında duran annem ağlıyordu. Annemin yanına vardım, omuzuna elimi koymamla annem irkildi ve araç çoktan gözden kayboldu. Annem arkasına dönmesiyle ıslak göz pınarlarıyla gözleri irileşti.
"Zeynep!?" dedi hala şoktaydı.
"Anne ne oldu? babamı neden aldılar?"
Annem boynuma sarılıp ağladı Annemi kendimden uzaklaştırıp tekrar ettim sorumu
Kaldırım taşına oturan annem saçını kulağının arkasına alarak yüzündeki yaşları sildi."Baban..." dedi, tekrar ağlamaya başlarken
"baban, o şerefsizin kardeşini vurmuş!"
"Ne?!" diye bağırdım.
Yol tepetakak olup başım dönerken, annem devam etti."Aslında o pisliği vurmaya gitti! 'Gitme, yapma' dedim. İki ay hapiste yatıp çıkmasını kaldıramadı baban vurmaya gitti!"
Ve bütün dünya durdu! O an için kalbim korkudan mı? Yoksa öfkeden mi? tekledi. Dönen başım mümkünmüş gibi daha da çok dönüyor gözlerim ve miğdem bulanıyordu. Nasıl, nasıl çıkarırlar onu oradan?! Ben arttık yaşıyormuşum gibi bundan sonra nasıl yaşayacağımı düşündüm.
Bölüm sonu!
Yorum artı oy!
AŞK'LA KALIN!❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN GÜNAHI
Teen FictionZeynep, gecenin bir yarısı Gözde'nin yardımıyla annesini aramış korktuğu gibi babası çıkmıştı telefona. Konuştular, ağladılar, güldüler. Zeynep güldü sonunda! Uzun sürmesede gülmüştü. Mutluluk o'nun için kelebeğin ömrü kadardı bir saatlik yada bir...