14 - "Kaçış" - (mektup)

786 28 2
                                    

Kimlerden, kimlere kaçıyorum? Neyi, nasıl yapıyorum? Bilmiyorum?
Belki de ölmek istiyorum!

Evden çıkalı kaç saat oldu bilmiyorum. Yanıma bir ceket ve Zehra'nın fotoğrafını aldım. Başka bir şeye gerek yoktu.
Telefonumuda almadım, kumbaramdaki paraları da mektubun üzerine bıraktım.
Neredeyim bilmiyorum? Sokak lambalarının loş ışığında yolumu bulmaya çalışıyordum. Elim karnıma gidiyor ben çekiyorum, o inatla karnımdaki yerini alıyordu.
Tek başımayım karanlığımla, evet ben ona bu ismi verdim. Hayatıma yanlış yerden adım atan karanlığım..
Hava turuncu rengini aldı. Saat sabah'ın bilmem kaçı. Güneş yeniden olduğu yerden denklemini bozmadan doğuyordu.
Gittiğim yolun iki tarafıda sık ağaçlarla dolu orman, sabahın ayazını savurup yüzüme çarpıyor, vurdukça gözlerim doluyor, burnum akıyordu. Elim yine karnıma gidiyor, ceketimi kapatıyordum.!
Acıktım ve açlıktan miğdem bulanıyor.
Sanırım karanlığımda acıktı. Yanımdan bu zamana kadar sadece iki araba geçti. Biri lacivert kartal ve diğeri kırık beyaz BMW ikinci geçen araçtaki adam babama öyle benziyordu ki babam ve annem aklıma düştü. Acaba annem mektubumu almış mıdır? Almadıysa bile alacak ve çok üzülecekler.

Uykum var karnım aç, miğdem bulanıyor ve şimdide baş dönmesi. Bir ağacın altına geçip dinlenmek istedim. Sadece dinlenmek. Gözlerimi kapatıp hemen geri açacaktım. Gözlerimi kapattım. Annemi, babamı ve Zehra'yı düşünürken uykuya daldığımı farkettim, yanı başımdan gelen seslerle uyanmaya çalıştım nafile.

"Napzına bak.."

"Oğlum ben dokunamam ölmüşse hadi? ben korkarım."

"Çekil...."

Boynuma değen sıcak bir el hissettim ama uyanamıyordum. Yüzüme değen farklı sıcak nefesler uykuya daha çok itiyordu beni.

"Nabzı atıyor götürelim!" Sıcacık bir kucağa alındım. Vücudumu iyice hapseden soğuğu, yenen sıcak bir yatak. Kapı sesi duyuyorum ve sallanıyordu yattığım yer. Vücudumu saran sıcakla yeniden uykunun kolları arasına girdim.

Yazarın anlatımıyla:

Önceki gece;

"Zeynep'e neden kızıyorsun? Kız ilk def-" Seher ikna etmeye çalışsada Sami her seferinde kızının adını geçtiği her cümleyi yarım bırakıyordu.

"Sus kadın!" Seher artık yorulmuştu. Kızının saçına ellerini değmeye kıyamayan babası şimdi onun en büyük düşmanı haline gelmişti.
Seher'inde saprı haliyle tükenmişti kocasına karşı.

"Senin kızın, senin geçmişin yüzünden bu halde!"
Sami'ye tokat gibi çarpmıştı bu cümle. Kendiside çok iyi biliyordu ama gururu ağır basıyordu. Seher kapıyı kapatmış ama Zeynep'in onları dinlediğinin farkında olmadan odaya dönmüştü. Zorlansada gülüşünü yerine koydu. Zeynep, masada kardeşinin elindeki oyuncağı düşünceli halde izliyor, duyduğu şeyin etkisinden kurtulamıyordu. Seher iki kızınada yemek koyup yanlarına oturdu. Zeynep yedi, o izledi. Zeynep babasını hiç sormadığı için Seher'in içi rahattı. Zeynep rahat olacak kadar şanslı değildi.
Odasına gitti penceredeki yerini aldı. Gökyüzündeki karanlığın ortasında parlayan yıldızları izledi. Düşündü acaba onun karanlığının içinde de parlak yıldızlar var mıydı? İzlemeye değer parlak bir yıldız!
Sonra babasının sözleri o karanlığı daha zifiri karanlık yaptı. Gitmeliydi onları kendileriyle başbaşa bırakmalıydı. Aklına kazıdı gitmeyi. Uyku bastırmıştı, Zeynep'in gözlerini yenik düşürmeye çalışıyordu.
Aşağıda babasının arabasını gördü, gelmişti babası. Sami, eve girdiğinde şişedeki rahatlığı vücuda yansıtmayan alkol dengesini bozuyor, düşmemeye dikkat edip etrafındaki eşyalara tutunuyordu. Tutunduğu merdivenin yanındaki masanın üzerinde duran kırmızı çiçeklerle dolu vazo yerde bin parçaya ayrılırken merdivenleri çıkmayı başarmıştı.
Odasının hemen yanındaki kızının kapısına yaklaştı. Gururunu yenemiyordu. İçeriye girip kızının saçını eskisi gibi okşamak, koklayıp, öpmek istiyordu. Elini uzattı kızının kapısına, sonra kapıya vurmaya yeltendiği elini yumruk yapıp geri çekti. Gözünden süzülen bir damla yaşı yumruk yaptığı eliyle silip kendi odasına yöneldi.

Zeynep acele ediyordu. Yoksa, asla bu cesareti bir daha kendisinde bulamazdı. Son birşey yapmalıydı. Mektup yazmalıydı.
Ailesine son olarak acı dolu bir mektup bıraktı. Artık, karanlığım diye adlandırdığı bebeğiyle birlikte, kimsesiz, sokaklar, caddeler, yollar aştı. Üşüdü, karnına sarıldı farkında olmadan. Acıktı, susamıştı ama ne geri dönmeye nede durmaya hiç niyeti yoktu.

Sabah olmuş ve Seher, Zeynep'in odasına kahvaltısını getirmişti. Dün akşam olan olaylar sabah tekrar etmesin istemişti Seher.
Kapıyı tıklatıp açtı. Gözü ilk olarak kızının yatağına kaydı. Zeynep yatağında yoktu. Kaşlarını çatarken elindeki kahvaltı tepsisini masanın üzerine koyup tuvaletin önüne gelip bir umutla kapıyı çaldı. Yok! banyoya koştu, tekrar çaldı. Yine ses yok! Evin her odasına, her köşesine baktı yok, yok, yok...

Tekrar kızının odasına çıktı. O anki saçma düşünceyle yatağın altına kadar baktı. Sonra kahvaltı tepsisini koyduğu masanın yanına kadar gelip endişe içinde sağa sola bakındı. Gözüne, önce masanın üzerindeki beyaz kağıt ve üzerinde ki 'anne ve babama' yazısı ilişti. Eline aldı fakat açmadı, açamadı.

Sandalyeye oturdu içten içe biliyordu, gitmişti Zeynep'i. Gözünden akan yaşlar sel olup elindeki mektuba dökülürken, sonunda bir cesaretle açtı mektubu. Son satırına kadar hıçkıra hıçkıra ağlayarak okudu.

Canım annem ve babam!
Çocukluğumun anılarını ölümsüz kıldığınız için, çocukluk yıllarımda saçma sapan davranışlarımı hoş gördüğünüz ve evimizi mutlu bir yuva haline getirmek, benim için yaptığınız onca şey için teşekkür ederim. Babam, annem bana verdiğiniz mutluluğu, sevgiyi, şevkati ve verdiğiniz öğütleri hiçbir zaman unutmayacağım. Bana dünyanın iyi yanını ve kötü yanını anlatırken gerçekleri saklamayı değil söylemeyi seçtiğiniz içinde teşekkür ederim. Sizin bana anlattığınız dünya sayesinde bugüne kadar kendime ait huzurlu bir dünyam vardı.Fakat artık bu yaşadıklarım ve size yaşattıklarım beni bu yola sürükledi. Gitmek zorundayım Sizi, daha fazla hayal kırıklığına uğratmamak adına gitmeliyim. Sizi çok seviyorum.
Zeynep.

Seher, Zeynep'in odasından ruhu çekilmişce yavaş yavaş çıktı. Yemek masasında kahvaltı yapan kocasının karşısında durdu. Hissizce kocasının rahatlığına baktı. Tek kelimeyle gözünden eksik olmayan damlalarla dudaklarından o kelime firar etti.

"Gitti..." dedi. Kocası anlam veremeden karısının yüzüne baktı.

"Gitti!" dedi tekrar, kocası Seher'in elindeki kağıdı gördü, elindeki çatal düşüp tabağı çatlatırken yediği salam boğazına düğümlendi.

"Kızım gitti. Zeynep'im gitti! Onu suçladın.! Masum bebeğimi Zeynep'imi aldın elimden, hayatını yaktın. Git... git, kızımı bul, bana getir. Annesine getir!" Ses telleri yırtılacak kadar çok bağırdı. Sami karısının elinden mektubu aldı, okudu. oda yığıldı kaldı olduğu yere. Zaman durdu, dünya durdu. Bir evlat yitti. Bir anne öldü. Bir baba gururunun kurbanı oldu.

Bölüm sonu!

AŞK'LA KALIN!❣️

BABAMIN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin