11 Bölüm: Ihtirak

87 13 23
                                    

Yalnızlığın hüznü çöktüğünde kimsenin yanınızda olamaması kadar acıdır bekleyiş. Artık kendi sessiniz bile size yabancılaşıyor bir süre sonra. Unutuyorsunuz konuşmayı. Kelimeler buharlaşıyor yok oluyor hayatınız da. Bi sesizilik ekleniyor ruhunuza ve bi sessizlik daha.

Sahi kaç sessizlik oldu ?

Bilmem deyip bırakıyorsunuz saymayı. Artık hesaplarınız bile tutmuyor eskisi kadar. Sanki hep bir yerlerde açık varmışçasına tamamlanamıyor sayılar.

Peki beklemediğiniz bir günde birisi kapınızı çaldığında o unuttuğunuz dediğiniz o sesi yeniden duyabilmek nasıl hissettirir?

Bugün unutmaya yüz tutuğum bir ses duymuştum o kadar alışmıştım ki sessizliğime, adeta yabancılaşmıştım kendime. Kalbim delice atıyordu. Bir heyecan vardı içimde minik bir serçenin yüreği kadar pırpırdım. Arslan bugün kapımı çalmıştı ve ben sonunda açabilmiştim yıllarca pas tutmuş olan kapımı. Sessizliğe bürünen kapımın sesi nihayet uyanabilmişti Arslan'ın gelişiyle.

Sabahın bereketi üzerime doğması kadar eşsizdi hislerim. Açmak kadar güzel bir şey var mıydı? Peki asırlarca kapının arkasında beklerken o gıcırtı sesini yeniden duyabilmek?

Açılmayı unutulmuş bir kapıyı açmak kadar farklı hissediyordum şimdi.

Ne kadar öylece durduk bilmiyorum. Tek bildiğim şey ise Arslan'ın sandal ağacı kokan kokusu üzerime bir sarmaşık gibi sarmasıydı. Kendimi geri çektiğimde ise bir kaşını hafif yukarıya kaldırmıştı. Bu hali bile yakışıyordu ona.

" Hani siz benim kokumu sevmiyordunuz Arslan bey? Bakıyorum da iltifatlar yağdırıyorsunuz üzerimden" Az öncedeki duygusal anı üzerimden atmıştım ve bir muzip gülümseme kondurmuştum dudaklarıma. Arslan'ın kalkmış olan kaşı yeniden eski haline dönmüştü.

" Bunu size sormak gerek Aslıhan hanım benim gibi bir adamı kokunuzla büyüleyen sizsiniz ve başımı da döndüren yine siz" Bir şarkının sözleri kadar dilime dolanıyordu Arslan'nın güzel sesi.

Ne zaman anladın beni sevdiğini? " Bunu çok merak ediyordum.

" Kafama elma attığın gün"

" Hiç komik değil!"

" Ciddiyim" Hayrete düşmüştüm.

" Kim kafasına elma atan birisini sever ki?" İnanamaz gözlerle bakıyordum.

" Atılan bir elma bile yüksekten gözlerime güzel görünüyorsa, o ağaçın tepesindeki güzelliği nasıl sevmeyeyim ki?" Azıcık utanmıştım.

" Ama o gün bana çok öfkeli bakıyordun? Hiçte anlattığın gibi durmuyordun? " Bunu söylerken gülümsememi engel olamamıştım. O günü hatırladıkça içim kıpırdıyordu.

" Hislerim dağılmış bir eşyadan farkı yoktu ve içimdeki hesaplaşma beni senden uzak tutuyordu sürekli. Aslında öfkem sana değil kendimleydi" Anlattıkça daha çok merak ediyordum sebeplerini.

" Peki neden şimdi? Ne değişti o günle bugünün arasında?"

" Artık dağınık olan ne varsa toplamayı bıraktım, çünkü öğrendim ki dağınıklığın arasında bile çayın demini sevmeyi. Hayat akıyor geç kalmak istemiyorum bir hiç uğruna " Bir ateşin kalbime dokunması kadar yanıyordu kalbim. Adeta sönmeyecek bir aşktı içimde taşıdığım kalp ve yandıkça kavruluyordu canım.

Aşkına DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin