Günün en erken saatlerinde kalkıyordum. Bir gazeteci olarak bu yoğun tempoda çalışmaya alışkındım. Sabahları bir türk kahvesi olmadan mesela kendime gelemiyordum. Her işin bir sırı vardı tabii, benim ise bir türk kahvesiydi. Beni enerjik tutuyordu ve kafamı oldukça rahatlatıyordu.
Mahkemenin önünde kaç saattir bekliyordum, şu an en ihtiyaç duyduğum tek şey tabii ki de bir türk kahvesiydi. Mutluluğa ermem için biraz daha sabretmem gerekiyordu. Beklemek hem de bir kasvetli ortamda epey can sıkıcıydı.
Herkesin konuştuğu dava dosyası sonuçlanmıştı. Ünlü Mafya Kendal Kandemir ölü bulunmuştu. Tüyler ürpertecek geçekler ortaya çıkmıştı ve yakalanan onca iş adamları hepsi de çok ağır bir ceza almışlardı. İşim gereği bu davanın tüm kirli çamaşırları gün yüzüne çıkarmaktı.
O altı kadının yaptıkları gerçekten inanılmazdı...
Maalesef Işıl Ertekin ve Güneş Önvermez olay yerinde ölü bulunmuştu. Otopsi sonuçları çıktığın da ise çıkan gerçekler bir kez daha yakmıştı içimizi.
Işıl Ertekin bir halatla boğularak öldürürmüştü ve boğazında çıkan mor izler epey dehşetti. Ve Güneş Önvermez ise kurşunun karnının en özel yerine geleceği bir şekilde acı çekerek öldürülmüştü. Çıkan otopsi sonuçları bunu açıklıyordu.
En ilginç ise Kendalın yıllarca büyüttüğü ve kendisine çalışan sağ kolusunu öldürmesiydi.
Fatih Asafoğlu
Kendal, Fatih gibi birçok gençin hayatını mahvetmişti. Önce ailelerini öldürüyordu ve daha sonra kendi hesabına çalışan yetimhanelerine bizzat kendi yerleştiriyordu o çocukları. Maalesef o çocuklar ise her gün şiddet görüyordu ve Kendal da bir noktadan sonra onların karşısına çıkıyordu. Bir şekilde kandırıyordu o çocukları kendi hesabına çalışmaları için. Ve geçen yılların ardından ise birer azılı katil oluyorlardı o masum çocuklar..
"O çocukların hayatını mahvetmeye hiç utanmadınız mı?!"
"Neden yaptınız?"
"Hiç pişman oldunuz mu?"
"Hiç mi vicdanız sızlamadı?"
Meslektaşlarımın ardı ardına sorduğu sorusuyla kendime gelebilmiştim bize doğru gelen tutuklu zanlısı pişkin pişkin sırıtıyordu. Yetimhanenin müdürüydü. Polis sağ elini zanlının kafasına koymuştu araca bindirmek için. Hemen ardından ise diğer zanlılarda getirilmişti birer birer. Kimisi tanınmış iş adamlarıydı kimisi ise karanlık işlerin de görünmeyen mafya babalarıydı.
Birkaç kare daha yakalayan meslektaşlarıma bakıyordum.
"Sahra güzel bir iş çıkardık" Yavuz'a tebessüm etmiştim.
Mahkeme salonun merdivenlerinden inen Asaf Eroğlu'na takılmıştı gözlerim. Giydiği koyu mavi takım elbisesi ve kolunda duran cübbesi oldukça başarılı bir avukat olduğunu gözler önüne seriyordu. Bunu kıyafetlerinden değil de bizzat duruşundan yolla çıkmıştım ve oldukça özgüvenli ilerliyordu adımlarını.
Yeşil gözlerini müvekkili olan Doğu Saygına çevirmişti. Ünlü bir iş avukatıydı bu dava için Doğu Saygını temsil ediyordu. Şimdi ise bütün gözler onların üzerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkına Düşman
ActionBeyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp giderken Arslan Aslıhan'ın elini tutmuştu ve o eller başka bir maceraya açmıştı kapıyı. İzinsiz başk...