Gözlerim bay Larsen'in elindeki kemanına kaymıştı hemen yanında yer alan Roza'ın annesi bayan Young dikkatle bana bakıyordu. İlk adımı ben atıp "Derinden hissettirdiniz" Demiştim Bay Larsen'e bakarak "Sanki zihninizin sesinden kaçar gibiydiniz" Dediğimde ifadesizce durarak hiçbir şey söylememişti.
"Anne sana bahsettiğim arkadaşım Violet aramıza yeni katılmış olsa da yeteneğiyle herkesi büyülüyor" Roza'ın beni övmesiyle utanmışım gibi davranarak gözlerimi yerdeki beyaz halıya dikmiştim.
"Kızım kolay kolay birini övmez tanıştığıma memnun oldum Violet, ben de Mary Young" Gözlerimi yerdeki halıdan çekip bana içten tebessüm eden bayan Young'a çevirmiştim. Roza'ın kopyasıydı daha doğrusu annesine çok benziyordu Roza. Boyları bile aynıydı değişen sadece yüzündeki oluşan kırışıklar. Göz çevresindeki kırışıklar olsa da mavi gözleri dikkat çekecek kadar parlıyordu. Yüzündeki hafif makyajıyla yüzünü canlandırmıştı. Siyah saçları kısa ve küt kesimiydi. Bakımlı bir kadındı vesselam kendine dikkat ettiği belli.
Gülümseyerek "Sizinle tanışmak benim için apayrı bir mutluluk keman denilince aklıma hep sizin eserleriniz geliyor" Demiştim heyecanlı anlatarak. Dudaklarında hafif bir burukluk olsa da mavi gözlerinde o yılların gururu vardı.
"Bir yerlere kolay gelinmiyor ama kolayca kaybediliyor. Her birinin ayrı bir hatırası var" Gözleri duvarda asılı kemanına gitmişti " Çok yokluk gören bir ailenden geliyorum keman almayı bırak yiyecek ekmeği zor buluyorduk. Sonra imkânsız denilen bir şey oldu, sokaklarda en son göreceğim bir yüz bana hayallerimi bilmeyerek uzattı. Daha doğrusu elindeki kemanı hiç sevmeyerek çöp konteynerin içine atarken o an tek düşündüğüm oradan gidip almaktı kemanı. Aldım da. Kemanın arkasında Lucas Evans yazısını gördüğümde çok şaşırmıştım bir prensin burada ne işi olabilirdi ki? Kendime o gün söz vermiştim o kemanın sesini ona yeniden dinleteceğime dahil" İç çekerek eline almıştı kemanı.
"Kemanım olmuştu olmasına ama müzik dersi alacak param yoktu, ben de çareyi sokak müzisyenlerde buldum. Evimize uzak olsa da yürüyerek hep giderdim okul çıkışı. Onları dikkatle izleyerek her notayı kafama kazıdım az buçuk keman çalmayı öğrenmiştim. İyi kötü derken ilk paramı sokakta kazandım ve biriktirip müzik dersine yazılmak olmuştu ilk işim. Sonra da müzik öğretmenim bayan Julia desteğini üzerimden hiç çekmeden beni Londra'ya götürmüştü ailemden izin alarak. Ne kadar sıkıntı çeksekte ailemin desteğini hep aldım. İzin verdiler ve hayallerim işte o zaman benimle beraber büyüdü, büyüttüm." Gülümseyerek kemanını bana uzatmıştı.
"Uzun zaman oldu elimdeki kemanın sesini duymayalı rica etsem benim için çalabilir misin?" Dediğinde afallayarak bakmıştım. Ne Roza'dan istemişti ne de bay Larsen'den. Sadece benden istemişti bu isteği.
"Ama bu özel bir şey yani size ait" Dememe kalmadan "Kırma beni" Demişti itiraz kabul etmeyen ses tonuyla. Leandro Bisiach 1890 yapımıydı tutuğum keman. Roza'ya baktığımda annesi kadar içtenliğiyle gülümsüyordu. Gözlerimi kısa süreliğine bay Larsen'e çevirmiştim öylece bakıyordu umursamaz haliyle elindeki kemanını tutarak. Gözlerimi yeniden bayan Young'a çevirip başımı tamam diye sallamıştım.
Elimdeki kemanı narince dokunarak en derinden hissetmeyi ilk önce oradan başlamıştım. Bayan Young'un eskiye ait parmak izlerini hissetmiştim.
Fırtınalı bir öğlenin sonrasında gelen bir serinlikti. Gözlerimi kapatıp tatlı bir kucaklamayı hayal ettim. Bana doğru emekleyerek gelen küçük okyanus gözlerin kokusunu kollarımda almıştım. Arslan'la bizim çocuğumuz. Bakmaya doyamayacak kadar güzeldi. Hiç beklemediğimiz anda bize arkadan kocaman sarılan Arslan'ın sandal ağacı kokusu hem beni hem de kucağımdaki bebeğimi gülümsetiyordu. Gözlerimi açtığımda içimde eksik kalan güzelliği görememek gerçeğimi burkmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkına Düşman
ActionBeyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp giderken Arslan Aslıhan'ın elini tutmuştu ve o eller başka bir maceraya açmıştı kapıyı. İzinsiz başk...