Gök gürlüyordu ikimiz de yağmurun altında sırılsıklam birbirimize sarılmıştık. O kadar yorulmuştum ki yorgunluğumu alıp gidemiyordum. Gerçeklerle baş başa yeniden yürüyüp gitmek ağır geliyordu. Arslan kollarını benden çektiğinde yüzümdeki beklentiyi silemiyordum. O bunu umursamadan yüzüme tepkisizce bakıyordu "Geç kaldın" Demişti bana her şeyi anlatmakta geç kaldın.. "Merak etmişlerdir seni" Kendisini içine katmamıştı burukça canın sağ olsun demiştim içimden. Hiçbir şey demeyip arkasını dönüp arabasına binmişti. Onun gidişini izlerken yara almıştı kalbim.
Haksızdım, yeniden kal diyemeyecek kadar tek başımaydım şimdi.
Yere uzanmıştım..
Islanmış halimle daha ne kadar ıslanabilirdim ki?
Öylece dakikalarca uzanmıştım, bana doğru gelen arabayı farketsem de yoldan çekilmemiştim. Tam dibimde duran arabanın acı fren sesiyle gülmüştüm, oysaki ezilmeyi düşünüyordum.
"Yolun ortasında uyumak fena fikir değilmiş" Sophie Erica arabanın kapısını kapatıp yanıma uzanmıştı.
"Topun peşinden koşmayan prenses şimdi benimle yolun ortasında keyif çatıyor" Demiştim alaylı çıkan sesimle.
"Dinlenmeyi hep sevmişimdir" İkimiz de gök yüzüne bakıyorduk. Simsiyahtı her şey. En ufak bir parlaklık bile yoktu. Yüzüme inen yağmur kırgınlığımı ne güzel de anlatıyordu.
Olabilirmiş gibi görünen hayatım şimdi bir hiçmiş gibi dağılmıştı parçalara.
"Buna ıslanmakta dahil mi?" Yağmur bütün şiddetini korurken aralıksız yağmaya devam etmesi ikimizi de etkilemiyordu.
"En son ne zaman ıslandığımı bile bilmiyorum ki, ıslanmak güzelmiş" İç çekerek ona bakmıştım.
"İkimizin de silemediği ne çok şey var" Dediğimde kısa süreliğine göz göze gelmiştik yeşil gözleri ifadesizdi.
"O gece bana babandan söz ettiğinde" Deyip susmuştum sessizce o geceyi anarak.
Hiçbir yere sığamıyordum boğuluyordum kendimi zar zor bahçeye atmıştım elimi kalbime götürerek. Sızısı geçmiyordu ağrımaya devam ediyordu. Arslan'ın oturduğu sandalyesine dokunuyordum büyük bir özlemle.
Şimdi boştu.
Alışamamıştım onsuzluğa..
"Ciddi ciddi sandalyeyi okşuyorsun şu an, inanır gibi değil" Sophie Erica'ın sesiyle irkilmiştim o kadar dalmışım ki boş bulundum bir anda.
"Anormal bir şey yapmıyorum" Demiştim yanıma oturan Sophie Erica'ya.
"Doğru bir şey de yapmıyorsun, boş sandalyeyi okşamak nedir?" Yeşil gözleri bir bana bir de dokunduğum sandalyeye bakıyordu soğuk bakışlar atarak.
"Ayrılığın kırıntılarıyla kendini beslemeyi bırak artık!" Şu an ağlayacak kıvamda olmama rağmen omuz silkmiştim sözlerine. Benim depresyona girmeye hakkım yok muydu?
Bir cam kavanoz çikolatayı kaşıklayıp sabaha kadar ağlamak mesela?
"O aç hisliğini unut" Dudaklarımı büzmüştüm.
"Bazen tam bir Alvilda olabiliyorsun" Hakaret işitmişim gibi kaşlarımı çatmıştım.
"Alakamız yok!" Bu halimi ciddiye almayıp yerinden kalkıp Arslan'ın bu sabah oturduğu yere oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkına Düşman
ActionBeyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp giderken Arslan Aslıhan'ın elini tutmuştu ve o eller başka bir maceraya açmıştı kapıyı. İzinsiz başk...