29 Bölüm: Müphem

25 5 42
                                    

Düşünmek için odayı dağıtmıştım İda'nın gözleri yerde sürünen eşyalara gidip geliyordu.

"Burayı toplamam kim bilir kaç saatimi alacak?" Demişti kendi kendine mırıldanarak.

"Aklıma neden gelmiyor bir türlü?" Odanın içini turluyordum bir oyana bir bu yana giderek.

"Böyle olmayacak, aşağıya inelim hava alalım ne dersin?" Demiştim yerdeki eşyaları toplamaya çalışan İda'ya.

"Oda bu haldeyken ben inemem" Dediğinde düzen sevdiğini çok belli ediyordu. "Sonra toplarım ben hadi bırak elindekini" Demiştim ama kendim bile inanmıyordum ki zaten İda'yı da inandıramamıştım başını olumsuzca sallıyordu.

"İlla toplamam gerek yoksa aklım burada kalır" Demişti elindeki abajuru yerine bırakarak. Daha fazla ısrar etmeden başımı tamam deyip sallamıştım. Üzerime bir kaban alıp odadan çıkmıştım.

Merdivenin basamaklarından inerek uzun koridorlarda yürüyordum bahçe kapısından çıkarak.

Hava oldukça soğuktu nöbetçi askerler görev yerinden hiç ayrılmıyordu. Onları es geçip bahçenin en arka tarafına geçmiştim. Uzunca yürüdüğümde yeterince Saray'dan uzaklaştığımı farketmiştim.

Gök yüzüne baktığımda yıldızlar şahane görünüyordu gülümsemeden edememiştim. Biraz daha yürüdüğüm de az ilerde Sophie Erica ve Arthur Ayvaz vardı. Dikkat çekmemek için yavaşça çalıların arasına gizlenmiştim ne konuştuklarını merak ediyordum.

"Bitmiş bir savaşın savaşçısın sen." Sophie Erica'nın ruhsuzca söylediği sözleri Arthur Ayvaz ifadesizce dinliyordu. Sözlerine yeniden devam eden Sophie Erica "Giden gitmiş, kırılan kırılmış sen sadece kaybeden şeylere sahip çıkıyorsun." Dediğinde bu defa ifadesizce duramayan Arthur Ayvaz elini sımsıkı bir yumruk yapıp Sophie Erica'nın arkasında ki yaslandığı ağaca geçirmişti.

Ben olduğum yerde irkilerek izlerken benim aksime Sophie Erica hiç duruşunu bozmamıştı sıradan bir şeymiş gibi duygusuzca izliyordu.

"Çatallı dilini kontrol etsen iyi olur!" Öfkeyle soluyan Arthur Ayvaz duygu kontrolünü kaybetmiş gibi görünüyordu.

Su ve yağ gibiydiler birbiriyle karıştıklarında ortalığa tehlike saçıyorlardı.

Sophie Erica Arthur Ayvaz'ın kanayan eline bakarak "Gösterin bittiğine göre bu akşamı burada sonlandırıyorum" Demişti buz çıkan sesiyle. Arthur Ayvaz'ın halini umursamadan gitmişti. Arkada ki öfkeli gözler iyice öfkelenip aynı elini yine ağaca geçirmişti.

"Asıl gösteri hiç beklemediğin anda gerçekleşecek buz prensesi!" Demişti büyük bir hırsla.

Gizlendiğim yerden çıkıp "Seni iyi öfkelendirdi" Demiştim Arthur Ayvaz'ın yanına doğru giderek.

"Ne işin var senin burada?" Öfkeli gözlerini bana yöneltmişti. Omuz silkerek "Hava almaya diye çıkmıştım" Elimi kabanımın cebine götürmüştüm. Cebimden ketenli bej kumaş peçeteyi çıkartarak Arthur Ayvaz'a uzatmıştım "Elin diyorum fena görünüyor" Dediğimde kanayan eline bakıyordu elimden öylece almıştı peçeteyi ve umursamadan gelişigüzel eline sarmıştı. "Rica ederim ne demek" Demiştim Arthur Ayvaz'a kınayan gözlerle bakarak.

"Sophie Erica her şeyi biliyor değil mi?" Dediğimde iç çekerek "Öyle görünüyor" Demişti başını gök yüzüne çevirerek. Bunalmış ve yorgun gibiydi buna rağmen kendisini gizlemeyi seviyordu.

"Peki neden Kral Brian'a söylemiyor?" Eğer Alvida olsaydı şimdiye söylemiş olurdu.

"Duygularıyla hareket etmeyecek kadar kurnaz biri, doğru anı kolluyor. "

Aşkına DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin