Kuşlar gecenin son ezgilerini söyleyip kendi köşelerine çekilmişti. Karanlık iyice derinleşiyordu ve sessizlik daha derindi ormanın içinde. Korkum her adımbaşı fısıldarken arada arkamı dönsem de çare etmiyordu. Karanlıkta hızlı yürümek oldukça zordu. Ormanın içi bilinmeyenlerle doluydu bu durumda kendimi savunmasız hissediyordum. Mesela etrafımda neler olup bittiğini anlamayacak kadar yabancıydım ve kesinlikle bildiğim tek şey varsa o da ben buraya ait olmadığımdı. Hatta birkaç dakika önce bir kuş uçup gittiğinde, havayı kamçılayan kanatların sesini duyduğum da bir hayvanın önümde koşacağı izlenimine kapılmıştım, tabii Ulaş kuş deyip geçiştirmişti. Onun umursamaz halleri beni daha çok yoruyordu. "Orman gezintisine çıktık herhalde baksana yürü yürü bitmedi!" demiştim söylenerek. Ulaş sonunda durabilmişti. "Ne yapmamı bekliyorsun?!" Ani sorusuyla düşünmeden içimdekileri dile getirmiştim. "Mesela dinlensek hiç fena sayılmaz" Ulaş'ı tam olarak net göremesem de bana bıkkın baktığını hissedebiliyordum. "Sadece 10 dakika dahası yok!" Sanki beni kampa hazırlıyordu. Resmen hayatımın en kötü günlerini yaşıyordum. Yoğun tempolu bir hayatım olmasına rağmen ben mutluydum ama şimdi eskiye dahil olan her şey arşiv odasına gömülmüştü.
Üzerimdeki ince yeşil ceketimi hiç düşünmeden yere sermiştim ağaca yaslanmayacak kadar korkuyordum, her yer tehlike kokuyordu zaten. Gözüm Ulaş'tan çok yerdeydi kendimi herhangi bir davetsiz misafirden koruma derdine düşmüştüm. Tedirginliğimin hiç dur durağı yoktu. Otururken bile dizlerimi kendime doğru çekmiştim etrafıma bakınarak.
"Korkmana gerek yok rahat otur ben buradayım" Ulaş'ın sakin çıkan sesine mi şaşırsam, yoksa söylediği sözlerine mi bilememiştim? Gözlerim ona kaydığında ayakta dikiliyordu ve gözleri benden çok etrafı incelemekle meşguldü.
"Ben böyle oturmasını seviyorum sadece" Bana karşı şu an sakin olsa da yine de ona güvenmiyordum. Tehlikeli kokan bir adamdan medet umacak kadar hayalperest değildim nihayetinde. Kendi başımın çaresine bakmasını biliyordum. Tabii son zamanlarda benim kontrol dışımda yaşadığım hadiseler az buçuk şeyler değildi, ama inanıyordum her şey güzel olacağına.
Aslında hayata karşı o kadar programlı yaşıyordum ki, en ufak aksiliklere karşı tahammülsüzdüm. Şimdi karmakarışığın ortasına düşerek önüme bakmaya devam ediyordum yolumu arayarak. Bir de üstüne yetmiyormuşçasına beni rahatsız eden sivri sineklere iyice uyuz olmuştum gece vakti! Üzerimdeki siyah tişört kollarımı kapatmayacak kadar açık olduğu için koluma dadanıyorlardı caniler! Ben kaşıdıkça bir yenisi daha ekleniyordu, iyice sinir bozucu olmuştu bu durum. Üzerime öttüren ceketle irkilerek bakmıştım Ulaş'a "Siftinip durma artık yanımda!" Gözleri güneşi görmemiş kadar karanlıktı. "Acaba diyorum hiç kıpırdamadan dursam sizin için uygun mudur Ulaş bey?" Mimiklerini tam olarak kestiremesem de bakmaya devam ediyordum. "Söylediklerimi yap kafi!" Göz devirmeyecek kadar umursamıyordum sözlerini.
Gözlerimi gök yüzüne çevirdiğimde rengarenk yıldızlar dizilmişti. Çıplak gözlerle baktığımda buradan çok net görünüyorlardı şehrin ışıklarından uzak. Aslında sorunlarımın ne kadar önemsiz olduğunu görüyordum. Kendimi üzecek değer bir şey olmadığını inandırmayı seviyordum. Belki kimilerine göre saçma bir düşünce olabilirdi ama bana öyle gelmiyordu. Yıldızlara baktığımda bir hayranlık duygusu oluşuyordu içimde, adeta bir mucize gibiydi gecenin güzelliği. Doğayı çok seviyordum ama kendime vakit ayırmayacak kadar uzak kalmıştım. "Süren doldu!" Ulaş'ın bir kaya kadar sert çıkan sesiyle yıldız keyfim sona ermişti.
Üzerimdeki ceketi çıkartacağım anda "Kalsın bir de kaşıntını çekemem yol boyunca!" Deyip önden yürümeye devam ediyordu. Hava serin olmasına rağmen almaya tenezzül etmemişti. Bu kadar mı gözüne batıyordum bu adamın? Umursamayıp oturduğum yerden kalkıp yerdeki ince ceketimi güzelce silkip elimde tutarak yürüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkına Düşman
ActionBeyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp giderken Arslan Aslıhan'ın elini tutmuştu ve o eller başka bir maceraya açmıştı kapıyı. İzinsiz başk...