22 Bölüm: İntibak

34 5 38
                                    

İnsanın kendisine itiraf etmesi çok zordur. En büyük itiraflar önce kendimizden geçmeli. Kendimizi o kadar ikna ederiz ki çoğu kez söylediklerimize kendimiz bile inanırız. Aslında iyi bir yalancı kurduğu yalanlara inanır ve inandırır kendisini. Sanırım ben de inanmaya başlıyordum.

İnsanın zamanı değerliydi ben değerlerimi kaybediyordum.

"Prensesim dalıp gittiniz" İda'nın sesiyle aklımdakileri susturup endişeli gözlerle beni izlediğini farketmiştim.

"Öyle oldu sanırım.. Bilmem gözlerim geçmişe yöneldi" Dediğimde gülümsememi yeniden takınıp antrenman yapan takımı izliyordum. Sol yanımda oturan Alvilda ve hemen yanında ise Sophie Erica vardı. Açık havada değildik normal kapalı basketbol sahasındaydık. Ve seyirci olarak Evans ailesi dışında kimse yoktu bize özel hazırlanıyorlardı.

"Aleksi Petrov çok havalı görünmüyor mu sence de Sophie?" Alvilda'nın beğenerek süzdüğü adam takımın koçuydu. Buz mavi gözleri fazla disiplinli bakıyordu oyuncularına. Şut talimi yapanları büyük bir ciddiyetle izlerken aralarında elbet kaçıran oluyordu onları motive etmek adına elleriyle akış yaparak "Hadi!" Diyip bağırıyordu ha bire.

"Alvilda bir prenses olduğunu unutma kardeşim, lütfen duygularını dışa vurmamayı öğren artık!" Sophie Erica'nın uyarısı adeta bakışları kadar soğuktu. Duygusuz bir prensesti bütün duygularını susturup öylece izliyordu. Yüzünde bir mimik dahi oynamazken bu kadar soğuk görünmeyi nasıl başarıyordu?

"Çok sıkıcısın Sophie! Hem saray da değiliz ki çık artık şu psikoloji baskı altında kalmaktan! Ayrıca burada ne bir kamera var ne de bizden bir başkası. Serbest bırak artık kendini hapsetme duygularını!" Alvilda'nın sitemkar halleri nedense beni gülümsetmişti.

"Biz bir prensessiz Alvilda ona göre davranmalısın ve nerede olursak olalım kurallar hiçbir yerde değişmeyecek bizim için. Burada bulunma sebebimizi unutma lütfen, ayrıca bir dahakine uyarmak istemem seni kardeşim." Alvilda'nın gülümseyen dudakları normale dönerken, Sophie Erica önüne bakmak dışında bir kez olsun dönüp bakmamıştı kız kardeşine. Gerçekten de duyarsız biri olarak görünmek istiyordu.

"Bugün bence kuralları esnete biliriz" Deyip oturduğum tribünden kalkarak benimle beraber İda'da ayaklanmıştı. Basamaklardan koşar adımlarla inmiştim.

"Biz de oynamak istiyoruz öyle değil mi Alvilda?" Dediğimde salondaki çoğu oyuncular bize şaşırarak bakmıştı. Dışardan bakılınca prenses olabilirdik ama biz de insandık nihayetinde. Bakışlarımı yeniden Alvilda'ya çevirdiğimde en az buradakiler kadar şaşkındı.

Bana doğru atılmış basketbol topunu refleks olarak yakaladığımda Arthur Ayvaz'ı görmeyi beklemiyordum. "Güzel hamle" Tabii ki de toptan bahsetmiyordu Alvida'dan bahsediyordu.

Bunun burada ne işi vardı?

"Bu ne cüret karşınızda bir prenses olduğunu unutmayın! Derhal özürlerinizi dileyin!" Bana yaptıkların bir özrü olmazdı ama yine de bugün o kelimeyi ondan duymak istiyordum gerçekten söylemese bile. Arthur Ayvaz reverans yaparak "Özür dilerim prensesim" diyerek dişlerini sıkmıştı.

Olmayan keyfim yerine mi geldi ne.

"Bugün şanslı günündesiniz bir seferliğine görmezden gelebilirim sizi" Deyip gülümsemiştim.

Aşkına DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin