7 Bölüm: Âyine-i Hayat

129 19 27
                                    

Haldun bey de gelmişti ve Suna hanım biraz olsun toparlayabilmişti kendisini. " Bugün Suna hanımla yaptığım röportajı sizinle devam ettirmek isterim Haldun bey eğer sizin için bir sakıncası yoksa?" Haldun bey oldukça gülümsemesini bilen adamlardandı her ne kadar gülümsemesi yarım kalsa da tutunmuştu bir yerden. Açık kahve rengi gözleri güçlü durmaya çalışsada Suna hanımdan bir farkı yoktu yorgun olduğu o kadar çok açıktı ki. Kapanmayan halkalar ve göz torbaları oldukça belli ediyordu kendisini. Yüzü ovaldı ve siyah saçlarında ise hafif kırlaşmış beyazlar vardı. Belki de bu süreçin bir etkisi de olabilirdi. " Ben hazırım" Aldığım onayla çantamın içinden not defterimi, kalemimi ve ses cihazımı masaya bırakmıştım yine. Suna hanım izin isteyerek odasına çekilmişti her ne kadar kendisini mahçup hissetsede. Büyük bir anlayışla bir sorun olmadığını belli etmiştim ama yine de mahçuptu.

" Kızınızla ilişkiniz nasıldı Haldun bey?" Masada duran sürahiden bir su doldurmuştu kendisine aldığı bir kaç yudumdan sonra söze geçmişti. " Evlat kokusu hiç bir kokuya benzemiyor Sahra hanım. Aslında ben kızımla babalığı öğrendim o düştüğünde bende düştüm, kalktığında ise bende kalktım. Güldüğünde ise güldüm ağladığın da ise ağladım. Aslıhan hiç tanımadığım babalık duygusunu öğretti bana. Kendimi keşfettim kızımın sayesinde. Onun minicik elleri bana bu hayata karşı daima güçlü durmayı sağladı, çünkü ben bir babaydım artık" Gülümsemiştim... Aslıhan güzel bir aileye sahipti. Suna hanım kızını çok seviyordu sadece koyduğu kuralar engel oluyordu ikilinin iyi bir ilişki kurmasına ama en azından annesi her daim yanısındaydı. Babası ise kızına çok düşkün olduğu gözlerinden okunuyordu, her şeyi kızısıyla öğrenmişti. Keşke bende babamla öğrenseydim benim babamla olan her şeyim yarım kalmıştı. Derin bir nefes alarak tekrardan odaklanmaya karar vermiştim.

"Doktorum kendime ait bir kliniğim var. Hiç unutmuyorum eskiden bitkisel otlar toplamaya çok sık giderdim hastalarım için dağ bayırlara. Aslıhan da küçük çizmeleriyle gelirdi benimle. 4 yaşındaydı çok meraklıydı doğayla ilgili her şeye" O günleri tekrardan yaşıyormuş gibi gülümsemesini yeniden takınmıştı. Bende aynı şekilde gülümsemiştim ve yeniden bir soru daha yanıtmıştım Haldun beye.

" Peki Suna hanım ne yapardı siz bitkisel otlar toplamaya giderken?" Hafif tebessüm etmişti " Suna biz evde yokken Aslıhan'ın odasını düzenlerdi ama Aslıhan her defasın da annesine kızardı. Meğer kızım dağınık arasında kaybolmayı seviyormuş bunu zamanla farketmiştim. O farklıydı..." Defterime bir kaç şey daha not etmiştim.

" Aslıhan neden farklıydı bunu eşiniz de söylemişti?"

"Yaşıtları gibi hiç olmadı 4 yaşında ki bir kız çoçuğudan bahsetiyorum, hiç mi çizgi film izlemez ? Benim kızım izlemezdi... Günlerini verimli geçirirdi o yaşlardan beri... Doğayla ilgili her şeyi bilirdi, benimle öğrenirdi bense öğretmekten ayrı bir keyif duyardım. Karım ise hukukla ilgili kitaplar verirdi okuması için yaşı büyüdükçe ama Aslıhan onları okumazdı. Kuraları sevmeyen bir kız çoçuğuydu zaten ve Suna sürekli kurallar koyardı belki bu yüzden her şeye inat bu mesleği seçti" Suna hanım baskın bir karakterdi aksine Haldun bey daha çok ılımlıydı Aslıhan'a karşı. Burda kötü polis anne oluyordu sürekli kuraları anne belirliyordu baba ise kızına tolerans göstererek iyi polis olmayı başarıyordu böylece aralarında ki bağ kuvvetleniyordu zamanla. Nazaran anneyle iletişim zorlaşıyordu.

" Aslıhan'ın kaybolduğu gün neler hissetiniz?" Masada geri kalan suyu içmişti içi yanar gibi.

" Evlat kokusunu bir daha alamayacağımı" kısa ve öz bir cümleydi ne kadar da güzel tarif etmişti hisslerini.

Aşkına DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin