19 Bölüm: Tefânî

25 7 16
                                    

Elimdeki kağıda bakıyordum tıpatıp İda'nın kırdığı geminin ta kendisiydi. Upuzun, mavi yelkenli bir gemiydi. Ahşap kırmızı tekli makaralar vardı. Geminin üst katında bulunan kaptan köşkü kim bilir ne hayallerle yapılmıştı? Dikkatli baktığımda kahverengi dümenin üzerine bir şeyler yazıyordu kısa ve uzun işaretler kullanarak. Yazılanlarla ilgili hiçbir fikrim yoktu bilmediğim bir alfabeye aitti.

Elimdeki kağıdı yeniden cebime bırakmıştım. Arslan'a soramıyordum zaten dünden beri yüzüme doğru dürüst bile bakmıyordu bense hiç geri adımda bulunmamıştım. Sözlerimin hâlâ arkasındaydım. Bir şeylerin değişmesini istiyorsam eğer mücadele vermem gerekiyordu. Haketmediğim bir unvan benim için değersizdi, eğer değerli görmek istiyorsam benden bir şeyler olmalıydı. Her baktığımda kendimden bir parça bulmalıydım. Sorunları ertelemek yerine üstüne gitmekten yanaydım. Ne yazık ki Arslan'la çoğu şeyi hâlâ aşamamıştık. Bazen sevgi yetmiyordu...

Her iki tarafında kendine göre haklı sebepleri vardı belki, ama birbirinden farklı doğrular içerikte. "Düzelecek" Bazen düzelmeyeceğini bildiğimiz halde ısrarla düzelmesini beklemek kendimizi kandırmaktan öteye gidememekti. İda'nın sesiyle düşüncelerimi toparlayıp bir kutunun içini tıkıştırarak bir kapalı dolabın içine hapsetmiştim. Yanıma doğru gelerek yatağın diğer ucuna oturmuştu. "Her şeyin üstesinden gelirsin o ışığı görüyorum sen de" Sağ elini dizimin üstüne koymuştu bana destek vererek. " Beni asıl zorlayan kafamın içindeki sorular. O kadar bilmezlikler birikiyor ki, niçin burada olduğum bile şüpheli artık!" Bilerek vurgu yapmıştım sesimi. Her şeye tahammülüm vardı ama aptal yerine konulmaya asla! "Benim bir desteğe değil gerçeklere ihtiyacım var İda!" İda'nın eli dizlerimin üzerinden kalkmıştı. "Müsaadenle şimdi hazırlanmam gerekiyor akşam için" Ona aldığım tavır yutkunmasına sebep olmuştu. Yeterince zaman göstermiştim bana anlatması için, eğer beni az da olsa tanıdıysa onu yargılamaktan çok dinleyeceğimi bilirdi. Yanımdan sessizce kalkıp gitmişti. Bu haline üzülsem de mantığım daha baskın gelmişti.

Gerçekler ortaya çıktığında yalanlar susarmış, peki niçin bu ısrar?

Kapı tıklanma sesiyle kendimi toparlayıp ayağa kalkmıştım. "Elena müsaitsen yanına gelebilir miyim canım?"Meta halanın sıcak sesiyle ister istemez yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. "Elbette müsaitim lütfen buyurun" Çok geçmeden kapının kulpu hareket etmişti. İçeriye geçen Meta hala dünden beri benim için uğraşıyordu malum bu akşam balo vardı. Bana özel bir elbise diktirmişti her ne kadar mahcup olsam da. "Akşam için seni ben hazırlamak istiyorum canım eğer sen de kabul edersen tabii?" Yeşil gözleri fazla beklentili bakıyordu Meta halayı kırmayıp sadece başımı sallamakla yetinmiştim ve gülümseyerek beni oturtmuştu makyaj masasının karşısına. "O halde kendini bana bırak tatlım bu akşam balonun en güzeli sen olacaksın" Aynaya baktığımda gözlerim İda'nın gözleriyle kesişmişti. Gözlerindeki durgunluk her ne kadar sebebi ben olsam da onu üzmekten çok yardımcı olmak istiyordum. Sakladığı sır yalnızca kendisini değil bize de kapsıyordu ve yeterince uzamıştı. "Saçların annen gibi gür ve simsiyahlar" Bazen bir söz insanı utandırmaya yetiyordu. Bana göre hiçbir yalanın bir masumiyet tarafı yoktu düpedüz aldatmacaydı. Yüzleşmek her zaman cesaret isteyen bir şeydi ve ben günden güne eziliyordum yalanlarımın arkasına sığınarak. Gözlerim bana bakan İda'ya kaymıştı bir şey demeden yalnızca uzaktan bizi izliyordu. İkimiz de rolleri değiştirmiştik ait olmadığımız yerde birbirimize bakıyorduk. Aralıklı olan ray kapıyı tamamiylen kapatıp gitmişti.

Meta hala saçlarımla uğraşırken gözlerim boynuma takılmıştı gergin olduğumda kızarıyordu ve şu an kaşınması canımı sıkmaya yetmişti bile. Görmezden gelerek ensemde yapılan topuzu izliyordum. Beklemekten o kadar sıkılmıştım ki sonunda bitti derken bu defa yüzüme makyaj yapıyordu. Söylenmemek için zor tutuyordum kendimi, resmen oturduğum sandalyeye yapışmıştım saatlerdir. Ne kadar sürdü bu işkence bilmiyorum ama hava çoktan kararmıştı. "O kadar güzelsin ki sana bakmaya kıyamıyorum" Sesi bir tüy yastığı kadar dinlendiriciydi. Ayağa kalkarak asilzade selamı vermiştim "Teşekkür ederim benim için baya uğraştınız size çok minnettarım" Gülümseyerek yanağımı iki eliyle avuçlamıştı "Aramıza mesafeler koyma lütfen, zaten yeterince birbirimize geç kaldık. Ben seni yakından tanımak istiyorum" Bana iyi davranması beni zorluyordu, çünkü ben haketmiyordum. Bile bile kandırıyordum geçmişiyle. Ona karşı çok acımasızdım kabul ediyorum, ama ben seçmemiştim bu yolu, eğer böyle olacağını bilseydim belki bu kadar vicdan acısı çekmezdim.

Aşkına DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin