36 Bölüm: Tenâkuz

20 5 23
                                    

Temiz kokmak kadar güzel bir duygu yoktu. Sonunda biraz olsun kendime gelebilmiştim tabii zihnim bana arada bir hatırlatsa da yapacak bir şeyim yoktu.

O görüntüleri zor silerdim artık.

Salona geçtiğimde İda bir köşede oturup öylece sokağı izliyordu. Dirseğini koltuğun kenarına dayayıp elini yanağına götürmüştü düşünceli bir halde. Arthur Ayvaz ile Arslan ikisi de ekrana kilitlenmişlerdi. Bilerek televizyonun önünde oyalanmıştım elbisemi düzelterek.

Ikisi de homurdanarak çekilmem için değişik sesler çıkartıyorlardı ama hiç oralı değildim.

"Hiç çekilmeyi düşünmüyor musun?" Arthur Ayvaz dişlerini sıkarak konuşuyordu, onu tanıdığım ilk günden beri dişleri hâlâ nasıl sapasağlam kaldığını hayret ediyordum.

"Demin ben orada ayakta dikilirken hiç sorun olmuyor da şimdi burada dikildiğim için mi sorun oluyor?" İkisi de beni öylece koridorda dakikalarca ayakta beklememi önemsememişti şimdi ben ne diye onların maç keyfini önemsiyeyim.

"Ya sabır" Diyen Arthur Ayvaz iyice öfkelenirken benim de neşem artıyordu.

"Ben ağız tadıyla bir maç izlemeyecek miyim senin yanında?" Bunu söyleyen Arslandı.

"Benimleyken imkânsız" Demiştim ikisine de memnuniyetsizce bakarak.

"İkinizin bir arada olması benim hiç hoşuma gitmiyor" Dediğimde Arthur Ayvaz kaşlarını çatarak bana bakıyordu.

"Peki siz Sophie Erica'yla birlik olurken iyiydi" Dediğinde susması için gözlerimle İda'yı işaret etmiştim. Iyi ki kulağı bizde değildi.

"Her neyse artık çekil televizyonun önünden begonvil"

"Kumandayı bana verin çekileyim"

"Buranın delisi de bu" Diye söylenen Arthur Ayvaz'a göz devirmiştim.

"Iyi o halde ben de kalırım böyle nasılsa bundan yapacak iyi bir şeyim yok. Boş saatlerimi burada bu şekilde ayakta geçiririm benim için no problem" Dememle ikisi de iyice homurdanarak bir şeyler söylemişti. Biliyorlardı ki dediğimi mutlaka yapacağımı. Bana uzatılan kumandayla gülümseyerek ekranın önünden çekilmiştim. İlk işim kanalı değiştirmek olmuştu.

Koltuğa geçtiğimde ikisinin de öfkeli bakışlarını üzerimde hissediyordum hâlâ. Umursamayıp ağaçlardan zıplayarak inen küçük sincabın sevimliğini izliyordum keyiflenerek.

Belgesel bittiğinde televizyonu kapatmıştım. "Evans ailesi nasıl karşıladı haberi?" Diye sormuştum telefonuyla uğraşan Arthur Ayvaz'a. Gözlerini ekrandan çekip "Baya ses getirdi, yalnız şu kadın neydi ismi?" Sahra'dan söz ediyordu sanırım.

"Sahra" Dediğimde "Ha evet baya dağıldı kocası onu apar topar götürdü" Demişti tekrardan telefonuna dönerek. Üzülsem de böyle olması gerekiyordu. Arthur Ayvaz bakışlarını yeniden bana çevirmişti "Yalnız sen baya kendini sevdirmişsin prenses Alvilda öyle perişandı ki, ablası onu zor zaptetti." Dediğinde uzunca iç çekmiştim. Bir de bu vardı. Üstelik kötü ayrılmıştık eminim kendisini suçluyordur bana o sözleri söylediği için.

O sırada içeriye İda ve Arslan ellerindeki kupa bardaklarıyla bize doğru geliyordu. Arslan bardağının birini bana uzatırken diğerini de kendisine almıştı. İda da aynı şekilde Arthur Ayvaz'a uzatıp diğerini de kendisi içiyordu. İkimiz de teşekkür edip aramızdaki sohbeti kapatmıştık.

"Şimdi ne olacak?" Diye soran Arslan gergin bir şekilde bardağını elinde tutuyordu.

"Dersimize iyi çalışacağız bu gece uyumak yok, sınav günü geldiğinde en yüksek puanı biz almalıyız" Demiştim rahatlıkla çayımı içerek.

Aşkına DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin