Her zaman yanımda taşıdığım kağıt şimdi yerinde yoktu inanılmaz gibiydi. "Yok yok yok!" Deyip hâlâ tezgahların altına bakıyordum umudumu diri tutarak, lakin gözlerim yerdeki çürük atıkları görmekten gına gelmişti.
"Begonvil bu olabilir mi?" Arslan'ın bana her defasında aradığımı değil de bambaşka bir kağıt göstermesi tarifi edilemez bir hayal kırıklığına uğratıyordu beni. Acele etmeden Arslan'a doğru dönmüştüm, artık biliyordum aradığım elinde olmadığını. "Değil işte Arslan! Aradığım gemi resmi elinde değil. Gösterip durma artık amatör resimleri" Diyerek çıkışmıştım bütün umutlarımı üstümden silkeleyerek. Şu an elinde tuttuğu kağıtta gemi vardı kabul, ama çok başarısız bir resimdi. Benim istediğim bu değildi ki. Üstelik ona tarif ettiğim halde eline ne geçerse gösterip duruyordu sanki inadına yanlış olanları seçiyordu. Bu da yetmezmiş gibi ha bire beni boşa umutlandırıyordu.
"Sen de hiçbir şey beğenmiyorsun begonvil" Deyip diğer tezgahlara doğru yönlenmişti sakinliğini koruyarak. Dayanamayıp ben de peşinden gitmiştim. "Çok abartılı tepkiler veriyorum farkındayım ama ne yapayım önemli bir şeyi kaybetmek aşırı derece de sinirimi bozuyor ve sana patladım özür dilerim Arslan" Bir yandan da etrafıma bakınıyordum göz ucuyla bugün bıraktığım kalabalık hiç dağılmamıştı. Biri giderken bir diğeri geliyordu böyle böyle tezgahlar dolup taşıyordu.
"Sıkma canını sorun yok. Elbet bir yerden çıkacak bence fazla üstüne gitmeye gerek yok aradığımız şeyin. Dönsek mi artık?" Arslan'ın yanımda olması bana yetiyordu. Hani güvendiğin biriyle yola çıkmak kadar kaygısızdım onunla iken. Kaç saattir buradaydık ve hak veriyordum artık. Olan olmuştu ne kadar bütün tezgahların altına üstüne getirsem de bulunmayan bulunmuyordu. Başımı sallayarak Arslan'ı onaylamıştım "Gidelim bence de" Deyip Arslan'ın ayak adımlarını takip ediyordum.
Sesler gitgide çoğalırken gülümsemeden edememiştim. Kimisinin çantasının içinde küçük yavru köpekler bulunurken minik afacanlar kafalarını hafif dışarıya sarkıtıp olan biteni kendi küçük dünyalarında izliyordu. Oradan oraya koşturan çocuklar hepten kendi mutluluğun da yaşıyorlardı. Gözleri dünyayı bile görmezken babamın bana çok küçükken verdiği tavsiyeler harfiyen hak veriyordum şimdi.
Büyümemem için acele etmemi söylerdi hep, ama ben çocuk olmayı değil de yetişkin olmayı sevmiştim o yaşlarda. Peki durup dururken çocuk olma isteği nereden çıkmıştı bugün?
Düşünüyorum da çocukken burun kıvırdıklarımı geri istiyordum şimdi. Mesela saatlerce sokaklarda koşturup dünyanın yükünü sırtımdan atıp ve canımın istediği gibi kafama göre öylece koşup oynaya bilmeyi tatmak isterdim.
Sadece ben kimi istersem hayatımda yeri olacaktı öyle şimdiki gibi zorla birileri hayatıma giremeyecekti benden izinsiz. Kulağa dokunulmazlık gibi geliyordu. Sorunlar bir bir üzerime yıkılırken hiç olmayacak bir anda hiç olmayacak şeyler istemek bir şeyleri değiştirmiyordu tabii, ama yine de düşüncelerimi serbest bırakmıştım.
"Begonvil" Arslan'ın benden yana uzattığı begonvili camlı kolyeye bakıyordum şaşkın gözlerle.
"Arslan bu çok. Müthiş.." Hayranlık dolusu bakışlarla izliyordum kurutulmuş olan mor begonvil çiçeğini.
"Nerede bir çiçek görsem gözlerimin önüne sen düşüyorsun. Eskiden umursamadan yoluma devam ederdim ama şimdi ise seni hatırlatan her şeyi seviyorum bizzat da begonvilleri. Hiçbir çiçek beni senin kadar kendisine alıştırmadı ve sevdirmedi de. Sen ilksin begonvil her şeyinle ilk." Diyen Arslan'a bakıyordum gülen gözlerimle. Elim ağzıma giderken hâlâ şaşkınlıkla büyülenmiştim. Arslan boynuma çoktan takmıştı bile kolyeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkına Düşman
ActionBeyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp giderken Arslan Aslıhan'ın elini tutmuştu ve o eller başka bir maceraya açmıştı kapıyı. İzinsiz başk...