Göstermelik ne varsa oynamaktan yorulmuştum. Elimdeki ipler gitgide kaydığını farkediyordum her şeye rağmen bırakamamıştım. Bir hiç uğruna kendimi hırpalıyordum peki değer miydi?
Buna henüz bir cevabım yoktu..
Bu yoldan çıkmam gerekiyordu daha beter olmadan ama çıkamıyordum. Her ilerlediğimde geri dönüşüm silinmiş gibiydi.
İç çekecek mecalim bile yoktu. Öyle yorgundum ki nereye tutunsam elimde parçalanıyordu.
Sophie Erica yanımdan öylece çekip giderken kendimi savunacak hiçbir şey söyleyememiştim.
Ne söylesem boştu..
Susarak kabullenmiştim.
Belki şu an her şeyi içerdekilere anlatıyordu onu durdurmak içimden hiç gelmemişti. Yapabildiğim tek şey bahçedeki güllere dokunmak olmuştu. Güllerin dikenleri elime batsa da yine de çekmemiştim. Kanadıkça içimdekiler belki akıp giderdi.
"Begonvil!"
Arslan endişeli gözlerle kanayan ellerime bakıyordu. Avucumun içi kanla dolmuştu beyaz güllere baktığımda kendi kanıma bulanmıştı. Elimi çekememiştim sanki çekersem her şey görünecekti, sakladığım neyim varsa ortaya çıkacak gibiydi.
Bu korkunç bir ihtimaldi..
Arslan ellerimi güllerden çekerken ben o boşluğu hissetmiştim. Akan kırmızı sıvıya bakıyordum boş gözlerle. Birkaç saat önce damarlarımdaydı şimdiyse akıp gidiyordu içimde hiç var olmamış gibi.
Güller kendini benden korurken içimdeki papatyalar neden bu kadar ezilmişti?
"Acıyor mu?" Sesi hem öfkeli hem de endişeliydi.
"Acımıyor" Demiştim düz bir sesle. Onun yanında güçsüz durmak istemiyordum yüzümdeki yalancı tebessümü takınarak "Sadece merak etmiştim" Deyip susmuştum. Arslan avuçlarımın içine giren dikenleri tek tek çıkartırken "Canının yanması nasıl olduğunu" Çok berbattı. Bir acıyı bir acıyla bastırmak ne yazık ki durdurmuyordu.
Kaşlarını çatarak bana baktığında "Öğrendin mi peki?" Demişti sesini öfkeli tutarak. Arthur Ayvaz'ın dünkü halini daha iyi anlıyordum o öfkesini öfkesiyle kapatırken ben de acıyla denemiştim. Sonuç aynıydı.
Hüsran..
"Hayır" Demiştim Arslan'a yalan söyleyerek. Her bakışta o acıyı hissediyordum hem de en derinden. Baktığım her göze yalan söylüyordum.
Bitsin istiyordum..
Arslan boynundaki bordo kravatını çıkartıp elime sarmıştı.
"Bir daha sakın yapma bunu" Beni uyarırken "Neyi?" Diye dökülmüştü dudaklarımdan.
"Canımı yakma begonvil" Demişti elime bakarak. "Kanayan senin elin.. Oysa yanan benim canım "Dediğinde hiçbir şey söyleyememiştim. Boğazımdaki yutkunma isteğini bastırarak başımı tamam diye sallamıştım.
Arslan'ın şefkatli gözlerden kaçarak başımı gök yüzüne çevirmiştim. Yıldızlar olduğum yerden şahane görünürken ben oradan nasıl görünüyordum acaba?
"Gitsem iyi olacak" Deyip ertelediğim yüzleşmeye doğru adım attığımda Arslan kolumdan tutmuştu.
"Gözlerin bugün diğer günlerden çok farklı bakıyor" Dediğinde gözleri sarılı elime kaymıştı "Yaralı" Demişti iç çekerek.
"Bazen gözler doğruyu söylemez Arslan yanıltır insanı." Gözlerimi gözlerine dikerek "Sen onlara güvenirken bir bakmışsın en çok da onlar seni yaralamış." Demiştim bir saniye olsun gözlerimi çekmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkına Düşman
ActionBeyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp giderken Arslan Aslıhan'ın elini tutmuştu ve o eller başka bir maceraya açmıştı kapıyı. İzinsiz başk...