Kuşların cıvıltısıyla gözlerimi mutlulukla açmıştım. Havanın soğukluğu hiç işlemiyordu Arslan'ın sıcaklığı öyle bir işlemişti ki kalbime, huzurla dolmuştu içim. Gözlerimi ondan alamıyordum tebessüm ederek izliyordum hâlâ uyuyordu hiç ses çıkartmayıp onun hep böyle bu şekilde hiç sıkılmadan izleyebilirdim ömrümün sonuna kadar.
Ufak kıpırtımalar sonrası okyanus gözleri ilk benimle buluştuğunda kalbim hoplayıp zıplayıp yerinde duramayacak kadar afacanlaşmıştı. Gözlerim evini tanıyarak sevgiyle yuva olmuştu Arslan'ın bakışlarıyla. "Bütün sabahların en güzel sabahı yalnız seninleyken ortaya çıkıyor begonvil" Demişti Arslan bugünün güzelliğini hissettirerek.
"Güzel sözleri hep sevmişimdir bunu her sabah senden duymak isterim" Demiştim şımararak.
"Her gün söylersem şımarırsın arada söylerim o da belki" Diyen Arslan'a öyle mi der gibi bakmıştım. Uyku tulumun fermuarını hızla açıp yattığım yerden kalkmıştım bana kaşlarını çatan Arslan "Nereye?" Diye sorduğunda gülmemek için zor tutuyordum kendimi. "Her gün beni görürsen şımarırsın arada görüşürüz artık o da belki keyfim isterse" Deyip arkamı dönmüştüm, birkaç adım atmıştım ki Arslan benim kolumdan tutmuştu. Az önce keyifle yatan adam şimdi kaşlarını çatarak gözlerimin içine bakıyordu. Madem ortada bir şaka dönüyordu şakanın öylesi değil böylesi makbuldü ona!
"Şakası bile hoşuma gitmedi" Gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum ama eğer onun hoşuna gitmeyecek şeyler istiyorsa o da benim hoşuma gitmeyecek şeylerden uzak durmayı bilsin.
"Sen yaparken gayet eğleniyordun sıra bana gelince mi hoşuna gitmedi Arslan?" Kolumu elinde kurtardığımda yeniden bir adım atacağım vakit bu sefer de elimi tutmuştu.
"Seninleyken haksız olmayı hiç sevmiyorum" Homurdanarak söylemişti ne yalan söyleyeyim keyfim yerine gelmişti.
"Seninleyken haklılık hoşuma gidiyor" Gülümsememin sonuna kadar hakkını vererek bakıyordum Arslan'a.
"Neyse bu konuyu burada bırakalım kahvaltı ederim artık" Başımla onu onaylayıp elimden tutmaya devam ederek bagajdan piknik sepetini çıkartmıştı. Ona tatlı tatlı gülümsüyordum el ele çimenlere doğru ilerleyerek kendimize güzel bir alan arıyorduk Arslan diğer eliyle piknik sepetini taşıyordu. Sonunda güzel bir yer bulduğumuzda kareli piknik örtüsünü yere sermiştik. Arslan sepetin içinden kahvaltılıkları çıkartırken ben de karşımdaki güzel manzarayı izliyordum, bir an yanımızda oynayan çocuklarımızı hayalini kurmuştum yine böyle bu şekilde. İç çekerek küçük evlerin etrafıyla çevrilmiş göl manzarasına bakıyordum en tepede oturduğumuz için şehir ayaklarımızın altındaydı.
Arslan bana kendi eliyle yedirtiyordu iştahım yokken bile onun hevesini kırmayıp zorluyordum kendimi. "Türkiye'ye döndüğümüz de hemen evlenelim" Dediği anda ani öksürük tutmuştu beni boğazımda kalan küçük peynir kırıntısı bana zor anlar yaşatıyordu, Arslan panik bir şekilde usulca sırtıma vururken az da olsa rahatlamıştım uzattığı suyu içerek.
"Ailen peki?" Bu konuyu hiç benimle konuşmamıştı ailesini hiç tanımıyordum sürekli beni geçiştiriyordu. Ne kadar ertelesem de bu konuşmayı artık zamanı gelmişti hazır da konu gelmişken.
"Annemi kanserden kaybettim benim bu dünya da kalan bir tek ailem sensin" Demişti okyanus gözleriyle kararlı bakarak.
"Baban?" Öfkeli bir şekilde çayını sonuna kadar doldurmuştu termosun kulpunu sert tutarak "Öyle biri hayatımda yok!" Deyip sıcacık çayı bir dikişte içmişti. "Arslan" Sözümü keserek "Bu konuyla ilgili konuşmak istemiyorum begonvil!" Sert bir dilde uyarmıştı beni eğer daha fazla üzerine gidersem kalbimi kıracağını hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkına Düşman
ActionBeyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp giderken Arslan Aslıhan'ın elini tutmuştu ve o eller başka bir maceraya açmıştı kapıyı. İzinsiz başk...