Saray'a geri döndüğümüzden beri her şey yine aynıydı. Alvilda her vakitte bana laf sokuşturuyordu enerjisini bu şekilde atıyordu. Niçin yaptığını bilsem de kayıtsız kalamıyordum tabiyatım el vermiyordu.
"Beni buraya sürüklediğine inanamıyorum!" Olayları farklı yorumlayan Alvilda'ya anlatmaktan yorulsam da anlatmaya devam ediyordum.
"Abarta istersen alt tarafı bir pazara geldik halkını yakından tanıman nesi kötü olabilir?" Kendimizi gizlemek için normal ve sade elbiseler giymiştik. Alvilda çıt çıt kahkül ve güneş gözlüğünü takarken kimse onu tanıyacağını sanmıyordum. Sophie Erika ise kızıl saçlarını taç örgüsü yapmıştı önüne düşen bir kaç tutam saçlar onu güzeleştirirken sade elbisesi ise onu mütevazı yapıyordu. Ida ise saçlarını bir toka yardımıyla arkadan tuturmuştu. Sıra bana geldiğinde ise saçlarım beni rahatsız etmeyecek bir şekilde toplamıştım at kuyruğu yaparak.
"Onlar beni tanıyor yetmez mi bu tanışma fazlı?!" Alvilda'ya göre mantıklı bana göre saçmaydı.
"İnsan oğlu yaşadığı yeri kadar tanımadıklarını da tanımalı ki oraya bir ışık bıraksın." Demiştim bir yandan da gözlerim domateslere gitmişti.
"Peki neden burası buradan başka bir yer mi kalmadı? Mesela bir Avm'ye gidebilirdik?" Yüzünü buruşturak bakıyordu dibimizden geçenlere.
"Burası halkın birbirine bağlandığı yer. Haftanın belirli bir gününde ve saatinde sergiciller mallarını satarak günlük kazançlarını sağlıyorlar. En uygun fiyatlar genelde pazarda olur bizde bu yüzden buradayız."
"Ne yani ucuz diye buradan mı alışveriş yapacağız katiyen elimi bile sürmem o şeylere?!" Derin nefes alarak bir çocuğa anlatır gibi anlatmama rağmen anlamamakta direniyordu.
"Ciddi ciddi seni dinliyorum farkında mısın? Daha ne kadar saçmalaya bilirsin acaba?!" Gözlerim yanımdaki Ida ve Sophie Erica'ya kayarken ikisi de bizi izliyordu.
"Canım ne kadar isterse oldu mu?!" Alvilda'yı boş verip kokulu mandalinaların bulunduğu tezgaha gitmiştim üzerine fiyatları yazarken bir poşete 1 kilo filan doldurmuştum. "Bunlar neden bu kadar pahalı?" Elimdeki poşeti alan satıcı bir yandan tatarken "Her şey pahalaşıyor artık bizde kazancımızı buradan sağlıyoruz. Zaten gelen ekonomi krizi de bize hiç yardımcı olmuyor. Çoğu dükkanlarını kapattı gitti" Demişti elindeki poşetini bana uzatarak gereken miktarı ödemiştim.
Kızların yanına giderken poşeteki mandarinaları ikramda bulunmuştum. Ida ve ben dışında iki kardeş de almamıştı. Alvilda her şeye burun kıvırıyordu. Sophie Erica ise bakışlarıyla insanın içini üşütüyordu.
"Hadi Alvida şu ilerdeki tezgahcıdan birkaç kilo elmalardan al" Dediğimde gözlerini büyüterek "Hayatta olmaz!" Bir çırpıda ret ederken ben hâlâ kararlıydım. Buraya gelmem sebebi de buydu aslında, tanımadığı duygularla tanıştırmaktı bu iki kardeşi.
Önündekileri görmeyen uzağı görse neye yarardı.
"Üstündekilere bir bak kimse seni tanımaz. Hiç merak etmiyor musun sıradan insanlar nasıl davrandığını? Al işte bugün bir fırsatın varken neden değerlendirmiyorsun ki?" Söylediklerimi dikkatini çekmiş olacaktı ki gözlerini yana doğru kaydırmıştı.
"Sıradan olmak" Kendi kendisine mırıldanmıştı.
Üzerindeki resmiyeti atabilecek miydi acaba?
Alvilda tezgaha doğru gitmişti. Gözleriyle meyveleri incelerken önünde durduğu elmalara bakıyordu. Bir yandan da yanındaki müşteriler bir şeyler dolduruyordu poşetlerine onlara bakıp nasıl davranacağını analiz ediyordu. Iki dakikalık işi 10 dakikaya çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkına Düşman
ActionBeyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp giderken Arslan Aslıhan'ın elini tutmuştu ve o eller başka bir maceraya açmıştı kapıyı. İzinsiz başk...