28 Bölüm: Emare

23 6 28
                                    

En kötü anında seni güldüren birinin olması o kadar güzel bir duyguydu ki, üzülmeye sıra gelmiyordu. Rahatsız eden şeyleri paylaşıp omuzlarından atmak insanı hafifletmiş hissettiriyordu. Belki bana öyle geliyordu bilmiyorum. Ne zaman Arslan'la birlikte vakit geçirsem bana çok iyi geliyordu. Bugün onunla şakalaşmam gibi.

Önümdeki tabloya baktığımda bana hayal kurdurmuştu. Küçük çocukların çizdiğin resimler insanda ister istemez anne olma isteği uyandırıyordu.

Bir gün bir çocuk bana da çizer miydi bir resim?

"Minikler hislerini resme dökecek kadar yetenekliler" Bay Larsen'in sesiyle gözlerimi kısa süreliğine ona çevirmiştim. En az benim kadar ciddiyetle bakıyordu miniklerin çizdiği resimleri.

Üç kişilik bir tabloydu. Büyük ihtimalle annesi, babası ve kendisi. Üçü el elle oldukça mutlu görünürken bir an annemi düşünmüştüm eğer ben çizmiş olsaydım onu nasıl çizerdim diye? Aslında babamı biliyordum beraber bitki otları toplarken elimi sımsıkı tutardı kaybolmamam için. Annemin bize her defasında camdan kollarını birbirine dolayarak baktığını hiç unutmuyorum. Belki de bunu çizerdim..

İnsanın aklına ne kalıyorsa kalanı da oydu.

"Öyle görünüyor" Bay Larsen bakışlarını ben de yana kullanarak "Prensesim" Kollarını her zaman ki gibi öne serbest bırakarak düz ve sert bir şekilde bellini bükerek eğilmişti reverans gösterirken, sadece kısa bir baş selamı vermiştim. Üzerindeki lacivert takım elbisesiyle dikkat çekecek kadar güzel giyinmeyi biliyordu. Duruşundan ses tonuna kadar hem de. Hatta muazzam bir diksiyonu vardı çabalamasına bile gerek yoktu, zaten dışardan o izlemi fazlasıyla veriyordu. Kimi etkilemek isterse etkileye bilirdi, tabii ben hariç.

"Peki şimdi sizden bir resim isteselerdi, acaba nasıl bir resim çizmiş olurdunuz?" Sorusuna karşı ifadesizce bakıyordum yüzüne. Yeşil gözlerini gözlerimden ayırmayacak kadar odaklanmıştı bana.

"Ailemi.. Pek siz?"

"Sizi" Demesiyle rahatsız olmuştum. Duygularımı yönetmesini bildiğim halde rahatsızlığımı beyan etmekten hiç kaçınmayarak "Üzerimden her şeyi deneyecek kadar umutsuz görünüyorsunuz yanılıyor muyum?!" Demiştim üstün bakışlar eşliğinde. Belki bu onu rahatsız ederdi.

"Umutsuzluktan çok uğruna değecek şeyler görüyorum ben" Gözlerindeki beğeni hiç hoşuma gitmemişti Ne yapsam lütuf olarak algılıyordu.

"Beni tanımıyorsunuz bile bu denli emin konuşmanız cidden anlayamıyorum."

"Sanki sizi çok eskiden beri tanıyormuşum gibiyim. Size yakınlık duyuyorum" Sözleri samimi gibi dursa da böyle bir cümleyi asla kabul edemezdim.

" Kelimelerle güzel bir bağlantı kurduğunuz aşikâr. İyi bir avukat olduğunuzu bu kadar belli etmeyin. Siz başkalarını etkilemeyi alışmış olabilirsin o halde size alışmadığınız bir şey söyleyeyim sizden etkilenmiyorum. Sizin benimle ilgilendiğiniz kadar sizinle hiç ilgilenmiyorum." Demiştim gözlerimden gram duygu barındırmadan.

"Işte bu yüzden siz farklısınız. Sizinle konuşurken gerçekten biriyle konuşuyor gibiyim" Hiç hoşlanmadığım bir konuyu konuşmak kısa süreliğine de olsa elimi alnıma götürerek gözlerimi kapatmama sebep olmuştu.

Aşkına DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin