Kapının tıklatıldığı duyduğumda gözlerimi açıp bakmak istedim ama göz kapaklarıma taş bağlanmış gibiydi. Sonra kapının açılma sesini duydum ve kapının aralığından yüzüme holdeki ışık vurdu.
Zayn'in geldiğini biliyordum. Benimle konuşmak istediğini de biliyordum ama onun için bu kadar önemli bie şeyi ondam saklarken yüzüne bike bakmamam gerekliydi. Ona çok büyük ayıp ediyordum ama onu üzmek istemiyordum.
Yatağın yanında, yüzü yüzümün hizasına gelecek şekilde eğildiğini hissettikten saniyeler sonra gözlerimi araladım. Yüzümü inceleyen gözlerinde endişe vardı. Benim iiy olmadığımı düşünüyor ve benim için endişeleniyordu.
"Uyandırmak istememiştim."
Uyanmama rağmen, henüz yeni uyandığım için sesi beni rahatsız etmesin diye fısıldıyordu. Tamamen açtığım gözlerimi gözlerinden kaçırdım.
"Yok, tam uyumuyordum zaten."
Uzanıp komodindeki gece lambasını açtığında sarı ve loş ışık yüzünün yarısını aydınlattı. O da yorgun görünüyordu.
"Saat kaç?" diye sordum ona. Yataktan çıkmak istemiyordum, saatlerce uyumak istiyordum. Komodindeki telefonumun tuşuna basıp ekrandan saate baktı ve "Sekizi yedi geçiyor." dedi. Ben eve geleli çok uzun zamma olmuştu. Saatlerdir uyuyordum.
"Aslında daha erken çıkacaktım ama...babam acil toplantı yaptı. Hatta toplantıdan yarım saat erken çıktım. Aklım sende kaldı."
Telaşla ona "Ne hakkında toplantı yaptı?" diye sordum. Toplantı olduğuna göre elbette işle alakalı olmalıydı ancak bugün Arnold ile yaptığım konuşmayı Zayn'in biliyor olması ihtimali bile içimi ürpertti.
"İtalya'da bir proje için ihaleye girdik. Onun bütçesi ile ilgili bir sıkıntı olmuş. Onunla ilgiliydi."
Söylediklerinin tamamını dikkatle dinleyemedim bile. İş ile alakalı olduğunu öğrenmek rahatlamama yetmişti.
"Konuşmak ister misin Neva? Eğer anlatmak istersen...ben dinlerim."
Düşünceli davranışı içimi alev gibi yakan suçluluk duygusunu daha da harlamaktan başka bir şey yapmıyordu. Gözlerimin de yandığını hissettiğimde yavaşça yatakta doğruldum ve elimle yataktan destek alırken ona baktım.
"Babamla tartıştık. Her zamanki gibi işte...Konuşacak bir şey yok aslında."
"Çok üzgün görünüyorsun." dedikten sonra elini uzatıp yanağıma koyduktan sonra kaşları çatıldı. Sonra ile elini alnıma ve boynuma koydu. Yüzünde yer edinen telaşlı ifadesi beni de telaşlandırmıştı.
Doğrulup elini enseme koydu ve dudaklarını alnıma bastırdı.
"Neva...yanıyorsun sen."
Üzerimdeki yorganı çekip aldığında üzerime buzlu su dökülmüş gibi üşüdüm ve yorgana uzanıp geri çekmeye çalıştım ama buna izin vermedi. Yorganı alıp yatağın ayak ucuna doğru fırlattı. Eli saçlarımda gezinirken "Saçların da nemli. Yağmurda mı kaldın sen?" diye sordu.
"Arabam bozuldu ben de eve yürüdüm." dedim ve yatağın ucuna emekleyerek yorganı aldım.
"Çok üşüyorum. Lütfen kapat."
Üzerime örtmek üzere olduğum yorganı elimden hışımla çekip aldı ve odamın köşesindeki ikili koltuğa attı.
"Neva ateşin var. Üzerini örtemezsin."
Şimdi de bana sinirlenmişti.
"Evde ateş ölçer var mı?"
"Bilmiyorum." dedim ve yatağa yatıp cenin pozisyonu aldım. Deli gibi üşüyordum. "Bekle." dedi ve odamdan çıktı. Bir yere kıpırdayacak halim de yoktu zaten. Birkaç dakika sonra elimde bir ateş ölçer ile odaya geri geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise
FanfictionUnutma, evlilik olurken birbirimize söz verdik. Asla karı - koca olmayacağız.