Sessizlik her geçen dakika daha da büyüyordu ve dakikalar geçtikçe susmakta daha çok inat ediyordu sanki. İkimize de birer fincan bitki çayı yaptım. Gergin hissettiğini biliyordum, tavırlarından fark etmiştim. Biraz olsun rahatlayıp konuşması için ona papatya çayı iyi gelebilir diye düşünmüştüm. Elimdeki fincanlarla salona döndüm ve bir tanesini ona uzattım.
"Al. İç biraz."
Uzanıp fincanı alırken başını kaldırıp yüzüme baktı ve teşekkür etti biraz sessizce. Oturduğu tekli koltuğun sol çaprazda kalan koltuğa oturdum ve fincanı kenardaki küçük sehpaya bıraktım. Ayaklarımı koltuğa çekip altımda toplamıştım, tamamen onu dinlemeye odaklanmıştım ancak o konuşacak gibi durmuyordu hâlâ.
"Anlatamayacak mısın artık?"
Çayından çıkan dumanları izlerken diliyle, kuruyan dudaklarını ıslattı ve kendisini konuşmaya hazırladı. Söyleyeceği şeyleri bekliyordum merakla. Sesli bir şekilde yutkundu. Hâlâ gergindi.
"Anlatacaklarıma inanıp inanmamak sana kalmış. Sonuçta beni,"
Çaydan yükselen dumanları takip eden bakışlarını bana kaydırdı ve "Beni tanımıyorsun. Nasıl biri olduğumu bilmiyorsun." diye devam etti.
Söylediği şeyleri bir yere oturtmaya çalıştım kafamda. Bana, anlatmaya başlamadan önce bunları söylemesinin bir nedeni olmalıydı. Anlattıklarına şu zamana dek kimse inanmamış gibiydi söyledikleri.
"Sen anlat. Dinledikten sonra ben kararımı veririm." diye konuşmaya cesaretlendirmeye çalıştım onu. Fincanı benim fincanımın yanına bıraktı. Çayı bile içemeyecek kadar gergindi. Koltukta kendine daha rahat bir pozisyon seçtikten sonra yüzünü bana döndü ve anlatmaya başladı.
"Bie öğrencim vardı. Son sınıfta, on sekiz yaşında bir kız."
Söylediği şey üzerine aklımda oluşan senaryonun olmuş olmamasını diledim. Öğrencisiyle ilişki olduğu için atılmamış olmaöasını diledim çünkü böyle bir şey yaşandıysa meslek hayatı biterdi. Bunun için ona üzülürdüm. Yıllardır öğretmen olmak için babasına direndiğini biliyordum.
"Her teneffüs soru sormak için odama geliyordu. İlk başta niyetini anlamamıştım ama sonra...sonra sorduğu sorular değişti. Benimle ilgili, özel hayatımla ilgili sorular sormaya başladı."
Kaşlarımın istemsiz bir şekilde çatıldığını fark ettim ve ifademi düzeltmeye çalıştım. Düşündüğümden çok farklı bir olay vardı. Bakışlarını yere kaydırdı ve derin bir nefes alıp bıraktı. "Bir gün bana," isterik bir şekilde güldü cümlesinden sonra ve sonrasında devam etti. "Bana aşık olduğunu söyledi."
Sesli bir şekilde yutkunduğumda bunu duymuş ve bana bakmıştı. Bu hikaye nereye gidiyordu böyle?
"Ona evli olduğumu söyledim. Evliliğimin sahte olduğunu söyleyemezdim. Öylesine bir hevestir, evli olduğumu öğrenince vazgeçer diye düşündüm ama öyle olmadı. Israrcıydı. Defalarca kez bana aşık olduğunu, benimle olmak istediğini söyledi."
"Bu...bu hiç hoş bir durum değil. Yani, senim açından."
"Öyle." dedi başını sallarken. "Hiç hoş değil." Sehpaya bıraktığı çaya uzandı ve bir yudum içip geri bıraktı.
"Evli olduğumu öğrenmesine rağmen vazgeçmeyince ona yaşının küçük olduğunu, onunla asla olmayacağımı söyledim. Bunun üzerine ise bana,"
Cümlesini yarıda kesti. Dişlerini sıktığını gördüm. Yüzünde ragatsız olduğuna dair bir ifade vardı. Söyleyeceği şeyden rahatsızlık duyuyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise
FanfictionUnutma, evlilik olurken birbirimize söz verdik. Asla karı - koca olmayacağız.