Bu akşam konuşmamak için yemin etmiş gibiydim. Masadaki herkes ne kadar yakıştığımızdan, evlenmek için Zayn'in ne kadar doğru bir eş seçtiğinden bahsederken ben sessiz kalmayı tercih etmiş önümdeki tavuk çorbasını içiyordum.
Hepsi evliliğimizin gerçek olmadığını bildiği halde sanki gerçekmiş gibi davranıyor ve pot kırmamaya çalışıyorlardı. Her birini tek tek alkışlamak istiyordum. Gerçekten, müthiş rol yapıyorlardı.
"Uzun zamandır bu yemeği planlıyordum ama sen sürekli şehir dışındaydın Zayn. Sen döner dönmez de çağırmak istemedim, bşraz eşinle vakit geçirmek istersin diye düşündüm."
Büyükannenin yumuşak elini birden elimde hissettiğimde irkildim. O da bunu fark etmişti. "Seni korkuttum mu?"
"Yok, hayır." dedim ona gülümsemeye çalışırken. Bir yandan da peçeteye dudaklarımı siliyordum. "Yemeğe dalmışım."
Bana içten ve sıcak bir gülümseme sundu ve yanımda oturan Zayn'e baktı gururla. "Bu hayatta her zaman kendi başına ayakta durdun ve hep en doğru kararları verdin Zayn. Neva da bunun bir kanıtı. Seninle gurur duyuyorum."
Zayn de tıpkı az önce benim yaptığım gibi sahte durmamasına özen gösterdiği bir gülümseme takınırken dönüp bana kısa bir bakış attı. "Öyle. Neva harika bir kadın."
Söylediği şeyin üzerine dönüp ona baktım. Gözlerimin içine bakarken hâlâ gülümsüyordu. Beni tanımıyordu bile, böyle bir yalan atmasına gerek yoktu. Ona bakmaya bir son verip önüme döndüm ve at kuyruğumdan çıkardığım tutamları kenara çektim.
"Babanı çağırmayı neden düşünmedik? Keşke bu akşam aramızda olsaydı."
Masanın en başında oturan Arnold'ın dediği şeyin üzerine ani bir çıkış yaptım ve "Hiç gerek yok. O böyle aile yemeklerini sevmez." dedim. Onu görmek istemiyordum. Babamın varlığı beni huzursuz ediyordu. Fazla tepki verdiğimi fark ettiğimde yavaşça sandalyenin arkasına yaslandım. Zayn hâlâ bana bakıyordu ve kaşları çatıktı. Muhtemelen tepkimin nedenini sorguluyordu.
"Neva aslında," diye söze başladı büyükanne ve sonra çatalı tabağın kenarına bırakıp ellerini çenesinin altında birleştirdi. "Zayn'den sana bir yüzük vermesini istedim. O yüzüğü babam anneme nişanlıyken takmış. Aile yadigarımızın sana da geçmesini istedim ancak,"
"Hiç, hiç gerek yok. Ben kıymetli şeyleri kaybetme konusunda biraz tedirginim. Başına bir şey gelmesinden korkarım." diye bir bahane uydurduğumda güldü ve başını salladı. "Zayn kabul etmeyeceğini söylemişti zaten. Ama görüyorum ki sana yakışan bir yüzük almış."
Parmağındaki devasa yüzüğü çevirdim diğer elimin parmağıyla ve "Ya, öyle." diye mırıldandım sessizce. Böyle büyük yüzüklerden nefret ediyordum. Sadece gösteriş içindi başka bir sebebi olamazdı bu kaya gibi ağır yüzüğü takmanın.
Yemeğin geri kalanında benim okulumdan, bölümünden, iş imkanlarımdan bahsettik ve yemek bittiğinde çaktırmadan Zayn'e gitmek istediğimi söyledim. Daha doğrusu biraz ısrar ettim ama büyükanne de bizi göndermemek konusunda inatçıydı. Bu geceyi burada geçirmemiz için ısrar ediyordu dakikalardır.
"Benim yarın dersim var, kitaplarım evde. Başka zaman." diye bir yalan attım ama Zayn'in akıllı kız kardeşi "Ama yarın cumartesi." diye bir hatırlatma yaptı. Ona belli etmeden gözlerimi devirirken yapmacık bir şekilde "Ah, farkında değilim." dedim.
Büyükanne iki elimi de kavrayıp yalvaran gözlerle bana baktı. "Lütfen Neva. Uzun zamandır bu evde Zayn'in sesi ve varlığı yoktu. Her gün eve gelmesi için dua ettim. Şimdi gelmişken torunuma doymak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise
FanfictionUnutma, evlilik olurken birbirimize söz verdik. Asla karı - koca olmayacağız.